Was heißt »ge­hen« auf Türkisch?

Das Verb »ge­hen« lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:

  • yürümek
  • gitmek
  • çalışmak
  • işlemek
  • satmak
  • yetişmek
  • devam etmek
  • ispat etmek
  • kanıtlamak
  • tolerans göstermek

Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen

Ich muss schlafen gehen.

Uyumam lazım.

Wohin gehst du?

Nereye gidiyorsun?

Du hast den ganzen Morgen über dieses Problem nachgedacht. Mach eine Pause, geh mittagessen.

Bütün sabah bu problem hakkında düşündün .Bir mola ver; öğle yemeğine git.

Jetzt muss ich gehen, sie rufen gerade meinen Flug auf.

Şimdi ayrılmalıyım, beni uçuş için arıyorlar.

Ich gehe nicht dorthin zurück.

Oraya geri dönmeyeceğim.

Es geht mir gut, danke.

İyiyim, teşekkür ederim.

Er ist nach Österreich gegangen, um Musik zu studieren.

O, müzik okumak için Avusturya'ya gitti.

Ken entschied sich, ins Ausland zu gehen.

Ken yurt dışına gitmeye karar verdi.

Ich gehe jetzt.

Şimdilik gidiyorum.

Er wird nicht gehen.

O, gitmeyecek.

Ich habe meine Hausaufgaben endlich fertig gemacht; jetzt kann ich ins Bett gehen.

Sonunda ödevimi bitirdim; şimdi yatağa gidebilirim.

Ich gehe nicht in die Schule.

Okula gitmem.

Ich möchte mit dir gehen.

Ben seninle gitmek istiyorum.

Dahin zu gehen, wird eine Stunde dauern.

Oraya gitmek bir saat sürer.

Ich ging ungefähr 1,6 km.

Yaklaşık 1.6 km gittim.

Wir sind im Wald spazieren gegangen.

Ormanda yürüyüşe gittik.

Wenn ich reich wäre, würde ich ins Ausland gehen.

Zengin olsam yurt dışına giderdim.

Im Sommer gehe ich jeden Tag ins Schwimmbad.

Yazları her gün havuza giderim.

Hallo! Wie geht es dir?

Merhaba! Nasılsın?

Er ist zu Fuß nach Hause gegangen.

Eve yürüyerek gitti.

Ich liebe es, im Regen spazieren zu gehen.

Yağmurda yürümeyi seviyorum.

Die Uhr geht vor.

Saat ileri gidiyor.

Ich möchte ins Ausland gehen.

Yurt dışına çıkmak istiyorum.

Die Sonne geht auf.

Güneş yükseliyor.

Das geht gar nicht.

O işe yaramaz.

Wie geht es Ihnen heute?

Bu sabah nasılsınız?

Ich gehe morgen auch zur Universität.

Ben de yarın üniversiteye gideceğim.

Yarın ben de üniversiteye gideceğim.

Das Mädchen ging in den Wald und suchte Pilze.

Kız ormana gitti ve mantar aradı.

Das Mädchen ging in den Wald, um Pilze zu suchen.

Kız mantar aramak için ormana gitti.

Ich gehe nächsten Monat nach Paris.

Ben gelecek ay Paris'e gidiyorum.

Ich hoffe, dass es dir gut geht.

Umarım iyisindir.

Sie geht nicht gern in die Schule.

O, okula gitmeyi sevmiyor.

Hallo Mimi! Wie geht es dir?

Merhaba Mimi! Nasılsın?

Sie geht selten sonntags aus.

O, pazar günleri nadiren dışarı çıkar.

Als sie Studentin war, ging sie nur einmal in die Disko.

Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.

Die meisten Schüler gehen zu Fuß zur Schule.

Öğrencilerin çoğu okula yürüyerek gider.

Ich gehe auf dem Heimweg am Postamt vorbei.

Eve giderken postaneye uğrayacağım.

Ich geh nach Hause.

Eve gidiyorum.

Weil es regnet, sollte ich besser nach Hause gehen.

Yağmur yağdığı için, eve gitsem iyi olur.

Sie hatte es eilig, nach Hause zu gehen.

Eve gitmek için acele ediyordu.

Wie geht es meiner Frau?

Karım nasıl?

Du gehst mir langsam auf die Eier.

Yavaş yavaş sinirime dokunuyorsun.

Lass mich gehen!

Bırak gideyim.

Sie ging mit ihm nach Boston.

O, onunla Boston'a gitti.

Mitten auf der Kreuzung ging uns das Benzin aus.

Kavşağın ortasında benzinimiz bitti.

Ich bin nach Paris gegangen.

Paris'e gittim.

Ich muss gehen.

Gitmek zorundayım.

Jeden Tag gehe ich um acht aus dem Haus und fange um neun zu arbeiten an.

Her gün saat sekizde evden ayrılıyorum ve saat dokuzda çalışmaya başlıyorum.

Er geht ins Konzert.

O konsere gidiyor.

Der Kampf geht weiter!

Mücadele devam ediyor!

Wohin du auch gehst, ich werde dir folgen.

Nereye gidersen git, seni izleyeceğim.

Sie bestand darauf, dass ich zum Arzt gehen solle.

O, doktora gitmem için ısrar etti.

Nein, ich bin nicht gegangen.

Hayır, gitmedim.

Wie geht es meinem Sohn?

Nasıl gidiyor oğlum?

Ich werde morgen nicht zur Schule gehen.

Yarın okula gitmeyeceğim.

Du musst nicht unbedingt gehen.

Mutlaka gitmek zorunda değilsin.

Zur Schule gehe ich um sieben.

Okula 7de giderim.

Wegen der Hektik und des Großstadtlärms, haben wir manchmal Lust aufs Land zu gehen.

Metropollerin gürültüleri ve telaş yüzünden bazen canımız kırsala gitmek istiyor.

Sollen wir zusammen gehen?

Birlikte gidelim mi?

Es ist Zeit für mich zu gehen.

Gitme zamanım geldi.

Das geht vorbei.

Bu da geçer.

Sie ist zu jung, um in die Schule zu gehen.

O okula gitmek için çok genç.

Meine Geduld geht langsam zu Ende.

Sabrım yavaş yavaş sona eriyor.

Die Angst geht um.

Korku hakim.

Das geht zu weit!

Bu kadarı da fazla.

Bu çok ileri gidiyor.

Er will, dass ich mit ihm gehe.

Benim onunla gitmemi istiyor.

Was wollen Sie tun, wollen Sie nach Hause gehen?

Ne yapmak istersiniz, eve gitmek ister misiniz?

Ich gehe in mein Zimmer, damit ich studieren kann.

Çalışabilmek için odama gidiyorum.

Wege entstehen dadurch, dass wir sie gehen.

Yollar biz yüdükçe oluşur.

Yollar biz yürürsek meydana gelir.

An deiner Stelle ginge ich sofort nach Hause.

Yerinde olsam derhal eve giderim.

Ich bin ein Idealist. Ich weiß nicht wohin ich gehe, aber ich bin unterwegs.

Ben idealistim. Nereye gittiğimi bilmiyorum ama yolumdayım.

Ich gehe einmal in der Woche schwimmen.

Haftada bir kez yüzmeye gidiyorum.

Es ist an der Zeit, dass ich nach Hause gehe.

Neredeyse eve gidiyor olma zamanım.

Wir sind nach Barcelona gegangen.

Barselona'ya gittik.

Tom sucht nach einer Ausrede, um nicht ins Theater gehen zu müssen.

Tom, tiyatroya gitmek zorunda olmamak için bahane arıyor.

Mir ging der Treibstoff aus.

Yakıtım bitti.

Es ist schon viel zu spät, um noch irgendwohin zu gehen.

Bir yere gitmek için çok geç.

Jung zu sein bedeutet, dass man in die Schule gehen muss.

Genç olmak, okula gitmek zorunda kalmak demektir.

Tom versuchte Mary daran zu hindern zur Polizei zu gehen.

Tom Mary'nin polise gitmesini engellemeye çalıştı.

Da es spät war, ging ich nach Hause.

Geç olduğundan eve geri döndüm.

Ich gehe zur Post.

Postaneye gidiyorum.

Ich bin ein Mädchen, das auf ein japanisches Gymnasium geht.

Ben Japon lisesinde okuyan bir kızım.

Willst du nach Deutschland gehen?

Almanya'ya gitmek istiyor musun?

Ihr Vater erlaubte es ihr nicht, allein ins Kino zu gehen.

Babaları yalnız sinemaya gitmelerine izin vermedi.

Es war schön, mit Ihnen zu reden, aber ich muss jetzt wirklich gehen.

Sizinle konuşmak güzeldi ama şimdi gerçekten gitmem gerekiyor.

Ich ging vor zwei Jahren nach China.

Ben iki yıl önce Çin'e gittim.

Du brauchst nicht dorthin zu gehen.

Oraya gitmene gerek yok.

Ich gehe nach Kioto.

Kyoto'ya giderim.

Willst du, dass ich gehe?

Gitmemi istiyor musun?

Ich ging aufs Wirtschaftsgymnasium.

Ticaret yüksek okuluna gittim.

Manchmal überlege ich, wenn ich jetzt gehen würde, ob man mich überhaupt vermissen würde.

Bazen düşünüyorum şimdi gidersem beni özleyip özlemiyeceğini

Tom ging nach Boston, um Musik zu studieren.

Tom müzik öğrenimi için Boston'a gitti.

Bitte geh in die Schule.

Lütfen okula git.

Tom musste ans Telefon gehen.

Tom telefona cevap vermek zorunda kaldı.

Das geht nicht! Dazu fehlen die Voraussetzungen.

Bu şekilde olmaz! Ön koşullar eksik.

Bevor ich zum Arbeiten nach Paris gehe, muss ich mein Französisch aufpolieren.

Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

Ich hoffe, Tom geht es gut.

Tom'un iyi olduğunu umuyorum.

Ich bin müde und möchte ins Bett gehen.

Yorgunum, ve yatmak istiyorum.

Willst du nicht gehen?

Gitmek istemiyor musun?

Besser ohne Abendessen zu Bett gehen, als mit Schulden aufstehen.

Borç içinde uyanmaktansa akşam yemeği yemeden yatmak daha iyidir.

Synonyme

ab­fah­ren:
kalkmak
ab­schie­ben:
sürgün etmek
be­las­ten:
yüklenmek
be­mü­hen:
çabalamak
uğraşmak
be­tref­fen:
alakadar etmek
ilgilendirmek
ent­fer­nen:
çıkarmak
kaldırmak
er­stre­cken:
uzanmak
yayılmak
flie­gen:
kovulmak
uçmak
gel­ten:
geçmek
klin­geln:
çalmak
kün­di­gen:
sona erdirmek
lau­fen:
koşmak
ster­ben:
ölmek
tun:
yapmak
voll­zie­hen:
gerçekleştirmek
yerine getirmek

Antonyme

ka­putt:
bitik
bitkin
bozuk
kırık
yorgun
kom­men:
gelmek
ren­nen:
koşmak
schlei­chen:
sürünme
yavaşça sokulma
ste­hen:
bulunmak
durmak
kalmak
olmak
uymak
un­mög­lich:
imkânsız
olanaksız

Türkische Beispielsätze

  • Dirençli bakteri çoğalmaya devam etmekte ve hastalığın daha uzun sürmesine hatta ölüme yol açmaktadır.

  • Yorgunum ve eve gitmek istiyorum.

  • Kore'ye gitmek istiyorum.

  • İşe gitmek istemiyorum.

  • Denize gitmek istiyor.

  • Pazar çalışmak zorunda mısın?

  • Tom yarın çalışmak istemiyor.

  • Sence Tom bizimle Boston'a gitmek istiyor mu?

  • Nereye gitmek istiyorsun? Herhangi bir yere.

  • Sadece Tom gitmek istemedi.

  • Yarın okula gitmek istemiyorum.

  • Tom oraya yalnız gitmek zorunda kaldı.

  • Nereye gitmek istersin?

  • Çok çalışmak zorundasın.

  • Bunu nerede satmak istiyorsun?

  • Bir gün Avustralya'ya gitmek isterdim.

  • Herkes cennete gitmek ister, ama kimse ölmek istemez.

  • Tom dün okula gitmedi çünkü gitmek istemiyordu.

  • Tom oraya yalnız gitmek istemiyor.

  • Hiçbir şeyi kanıtlamak zorunda değilim.

Übergeordnete Begriffe

exis­tie­ren:
var olmak

Untergeordnete Begriffe

ent­ge­hen:
kaçınmak
hüp­fen:
hoplamak
kom­men:
gelmek
mit­ge­hen:
beraber gitmek (tr=bera:ber)
nach­ge­hen:
peşinden gitmek
spa­zie­ren:
dolaşmak
sprin­gen:
atlamak
çatlamak
fışkırmak
ortaya çıkmak
sıçramak
stol­pern:
tökezlemek
tan­zen:
dans etmek
trö­deln:
boşa geçirmek
oyalanmak
üşenmek
zaman öldürmek
um­ge­hen:
kaçınmak
wan­dern:
treking

Gehen übersetzt in weiteren Sprachen:

Quellen:
  1. [Übersetzungen] Wiktionary-Autoren: gehen. In: Wiktionary – Das freie Wörterbuch, 2022, [online] de.wiktionary.org, CC BY-SA 3.0
  2. [Synonyme] OpenThesaurus-User: gehen. In: OpenThesaurus – Das freie Wörterbuch für Synonyme, 2023, [online] openthesaurus.de, CC BY-SA 4.0
  3. [Beispielübersetzungen] User-generated content: Satz Nr. 78, 970, 1000, 1053, 338752, 341460, 351675, 356085, 360920, 366410, 367179, 368573, 370778, 383213, 387143, 406824, 421875, 424739, 427048, 431402, 553207, 555806, 563736, 604099, 609208, 621619, 651550, 656714, 662173, 665652, 678524, 699950, 705187, 721018, 737003, 761258, 763269, 782901, 792656, 809388, 831280, 838623, 838639, 909885, 942172, 949615, 952324, 952401, 971018, 988637, 1005377, 1005379, 1060251, 1103497, 1105518, 1107067, 1109579, 1133314, 1201872, 1211764, 1222765, 1226531, 1231190, 1236291, 1243490, 1322211, 1368182, 1405929, 1412400, 1446604, 1460448, 1494450, 1527708, 1536406, 1547146, 1583618, 1624355, 1686625, 1709450, 1709571, 1714589, 1754263, 1766884, 1771413, 1811786, 1811972, 1813635, 1832877, 1841957, 1883832, 1916293, 1931217, 1936144, 1948419, 1980948, 1994733, 1998538, 2008196, 2063408, 2079215, 2260729, 2597410, 2121507, 2827838, 2896378, 2940033, 1643155, 3184454, 3359431, 3430612, 3467484, 1304938, 1278224, 3545211, 3545413, 3557629, 3586841, 1191883, 3639368 & 3705705. In: tatoeba.org, CC BY 2.0 FR