Was heißt »sehen« auf Türkisch?
Das Verb »sehen« lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:
- görmek
Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen
Sie sah aus, als wenn sie einen Geist gesehen hätte.
Sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.
Es gibt 1000 Filme, die man sehen muss, bevor man stirbt.
Birinin ölmeden önce izlemesi gereken bin film vardır.
Das Bild sieht besser von weitem aus.
Bu resim uzaktan daha iyi görünüyor.
Ich habe ein Flugzeug gesehen.
Bir uçak gördüm.
Du solltest den Film sehen, wenn du Gelegenheit dazu hast.
Fırsatını bulduğunda bu filmi izlemelisin.
Peter sieht sehr jung aus.
Peter çok genç görünüyor.
Ich habe "Star Wars" zweimal gesehen.
"Yıldız Savaşları"nı iki defa izledim.
Du siehst sehr müde aus.
Çok yorgun görünüyorsun.
Çok yorgun gözüküyorsun.
Er sah ein hübsches Mädchen.
O güzel bir kız gördü.
Als ich am Flughafen ankam, sah ich das Flugzeug abheben.
Havaalanına vardığımda uçağın ayrıldığını gördüm.
Ich möchte meinen Vater sehen.
Babamı görmek istiyorum.
Ich will dich nie wieder sehen.
Seni bir daha hiç görmek istemiyorum.
Sie sieht wirklich hübsch aus.
O, gerçekten güzel görünüyor.
Ich sehe einen Löwen.
Bir aslan görüyorum.
Darf ich die Speisekarte bitte nochmal sehen?
Menüyü tekrar alabilir miyim lütfen?
Er sieht oft fern.
Çoğu zaman televizyon izler.
Ich sehe einen Mann und eine Frau.
Bir erkek ve bir kadın görüyorum.
Wem sieht er ähnlich?
Kime benziyor?
Haben Sie in letzter Zeit irgendwelche Filme gesehen?
Son zamanlarda hiç film seyrettin mi?
Ich habe Dana gesehen.
Dana'yı gördüm.
Wie sah der Versuchsaufbau aus? Was war wie angeschlossen?
Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
Haben Sie diesen Mann gesehen?
Bu adamı gördünüz mü?
Alice war gestern vielleicht da, aber wir haben sie nicht gesehen.
Alice dün orada olabilir, ama biz onu görmedik.
Es sieht viel schlimmer aus, als es ist.
Olduğundan daha kötü gözüküyor.
"Was sehe ich!" sagte ihre Mutter mit großer Verwunderung. "Es scheint mir, dass aus ihrem Mund Perlen und Diamanten hüpfen! Woher kommt das, meine Tochter?" (Das war das erste Mal, dass sie sie Tochter nannte).
'' Neler de görüyorum!'' dedi annesi büyük bir şaşkınlıkla. ''Ağzından incilerin ve elmasların saçıldığı görülüyor. Bunlar nereden geliyor, kızım?''( Bu, ona kızım diye seslendiği ilk seferdi.)
Ich sehe den Hund.
Köpeği görüyorum.
Das sieht wie ein Ei aus.
Bir yumurta gibi görünüyor.
Bu bir yumurta gibi görünüyor.
Ich sehe dein Haus.
Evini görüyorum.
Ich vermisse mein elektronisches Wörterbuch. Hat es zufällig jemand gesehen?
Elektronik sözlüğümü kaybettim. Bir ihtimal gören var mı?
Dieser Kuchen sieht auch gut aus. Gib mir ein kleines Stück davon.
Bu pasta da güzel görünüyor. Ondan bana bir parça ver.
Das sieht billig aus.
Bu ucuz görünüyor.
In der Nacht sieht alles anders aus.
Gece, her şey farklı görünüyor.
Sie sieht glücklich aus.
Mutlu görünüyor.
Tom hat Mary schon mehr als ein Jahr nicht mehr gesehen.
Tom bir yılı aşkındır Mary'yi görmedi.
Ich habe dich nie kochen sehen. Kannst du wirklich kochen?
Senin hiç yemek yaptığını görmedim. Gerçekten yapabiliyor musun?
Ich habe nichts gesehen.
Hiçbir şey görmedim.
Sie sehen heute sehr schön aus.
Bugün çok güzel görünüyorsunuz.
Ich sah aus dem Fenster des Flugzeugs auf den Fuji-Berg hinunter.
Uçağın penceresinden aşağıdaki Fuji Dağı'na doğru baktım.
Was sieht sie?
O ne görüyor?
Ich sehe Tom nicht oft.
Ben Tom'u çok görmüyorum.
Ich sah sein Auto rechts abbiegen.
Otomobilinin sağa döndüğünü gördüm.
Wir haben viele Schiffe im Hafen gesehen.
Limanda çok gemi gördük.
Wir sehen uns morgen.
Yarın görüşeceğiz.
Sie sieht aus wie ihre Mutter.
O, annesine benziyor.
Tom hat Mary heute gesehen.
Bugün Tom, Mary'yi gördü.
Heute früh habe ich einen Engel gesehen.
Bu sabah bir melek gördüm.
Ihre Familie liebt es nämlich, jeden Tag fern zu sehen.
Ailen her gün TV izlemeyi sever.
Ich sah nur den Apfel.
Ben sadece elma gördüm.
Du siehst toll aus.
Harika görünüyorsun.
Er hat nicht viel von der Welt gesehen.
Dünyanın birçok yerini görmedi.
Hier ist mein Geheimnis. Es ist ganz einfach: man sieht nur mit dem Herzen gut. Das Wesentliche ist für die Augen unsichtbar.
Verecegim sir çok basit: insan ancak yüregiyle baktigi zaman dogruyu görebilir. Gerçegin mayasi gözle görülmez.
Das Mädchen sieht den Jungen.
Kız oğlanı görüyor.
Den Film will ich noch einmal sehen.
Filmi tekrar görmek istiyorum.
Mein Haus sieht neben seinem klein aus.
Benim ev onunkinin yanında küçük görünüyor.
Dieser Pool sieht wirklich einladend aus.
O havuz gerçekten davetkar görünüyor.
Er sieht jeden Tag fern.
O her gece televizyon izler.
Sie hat nichts gesehen.
Hiçbir şey görmedi.
Hast du da unten irgendwas gesehen?
Aşağıda bir şey gördün mü?
Darf ich bitte Ihre Einladung sehen?
Davetiyenizi görebilir miyim, lütfen?
Wann haben Sie ihn zum letzten Mal gesehen?
Onu en son ne zaman gördün?
Wo sehen Sie die Bücher?
Kitapları nerede görüyorsunuz?
Ich sah einen schönen Vogel.
Güzel bir kuş gördüm.
Es war sehr nett von dir, dass du den ganzen Weg auf dich genommen hast, um mich zu sehen.
Beni görmek için uzun bir yoldan gelmen çok hoş.
Wenn du nach links abbiegst, wirst du ein weißes Gebäude sehen.
Sola döndüğün zaman beyaz bir bina göreceksin.
Er saß in der Bibliothek, als ich ihn sah.
Onu gördüğümde kütüphanede oturuyordu.
Ich sehe eine Giraffe.
Bir zürafa görüyorum.
Was siehst du?
Sen ne görüyorsun?
Wenn Sie links abbiegen, sehen Sie ein weißes Gebäude.
Sola döndüğünüzde beyaz bir bina göreceksiniz.
Ich habe sie vorher gesehen.
Ben onu daha önce görmüştüm.
Kann er mich sehen?
Beni görebiliyor mu?
Ich suche Tom. Hast du ihn gesehen?
Tom'u arıyorum. Onu gördün mü?
Ich sah sie das Zimmer verlassen.
Onun odadan ayrıldığını gördüm.
Der Schauspieler sah sich seinen Part an.
Aktör kendi bölümünü inceledi.
Es sieht sehr teuer aus.
Çok pahalı gözüküyor.
Ich habe sie zuerst gesehen.
İlk onu gördüm.
Tom liebt Zombiefilme und sieht sich, wann immer möglich, welche an.
Tom zombi filmlerini sever ve fırsat buldukça seyreder.
Tom sieht jung aus.
Tom genç görünüyor.
Tom sieht gelangweilt aus.
Tom sıkılmış görünüyor.
Ich sah nur eine Person am Strand.
Sahilde yalnız tek bir kişi gördüm.
Hast du Tom gesehen?
Tom'u gördün mü?
Man lese diese Gedichte in Stille, mit geschlossenen Augen, und versuche, zu sehen, wie die Wörter im Leeren schweben!
Bu şiir sessizlikte, kapalı gözlerle, kelimelerin boşlukta nasıl süzüldüğünü görmeye çalışarak okunur.
Wir sehen uns.
Görüşürüz.
Du siehst nicht aus wie ein Millionär.
Milyonere benzemiyorsun.
Was hat Galileo gesehen?
Galileo ne gördü?
Wenn ich dich sehe, sagt mein Herz mir, dass ich verliebt bin.
Ne zaman seni görsem, kalbim bana aşık olduğumu söylüyor.
Das war der interessanteste Film, den wir je gesehen hatten.
Şu ana kadar izlediğimiz en ilginç filmdi.
Ich sah, wie meine Schwester den Brief zerriss.
Kız kardeşimin mektubu yırttığını gördüm.
Niemand hat ihn mehr gesehen seitdem.
O zamandan beri onu kimse görmedi.
Du siehst dick aus.
Şişman görünüyorsun.
Wie hast du das gesehen?
Onu nasıl gördün?
Tom hat nichts gesehen.
Tom bir şey görmedi.
Während ich auf dieser Straße laufe, sehe ich oft einen von meinen Freunden.
Bu caddede yürürken,çoğu zaman arkadaşlarımdan birini görürüm.
Es war das erste Mal, dass Tom die Golden Gate Bridge zu sehen bekam.
Tom ilk defa Golden Gate köprüsünü görüyordu.
„Die Truman-Show“ war der beste Film, den ich je gesehen habe.
Truman Şov, izlediğim en güzel filmdi.
Kann ich es sehen?
Onu görebilir miyim?
Das sehe und verstehe ich.
Bunu görüyor ve anlıyorum.
Die Menschen sind schlecht, und es sieht nicht so aus, als würden sie sich bessern.
İnsanlar kötü ve daha iyiye gidiyor gibi görünmüyorlar.
Es ist schön zu sehen, dass unsere Mühen nicht umsonst waren.
Emeklerimizin boşa gitmediğini görmek güzel.
Er sieht nichts ohne seine Brille.
O gözlüksüz hiçbir şey göremiyor.
Wenn du links abbiegst, siehst du die Post.
Sola döndüğün zaman, postaneyi görürsün.
Synonyme
- begegnen:
- karşılaşmak
- finden:
- bulmak
- gucken:
- seyretmek
- kommen:
- gelmek
- zeigen:
- göstermek
Sinnverwandte Wörter
- glauben:
- inanmak
Antonyme
Türkische Beispielsätze
O, bizi tekrar görmek istiyor.
Onları görmek istiyorum!
Seni tekrar görmek istiyorum.
Seni tekrar görmek güzel.
Venüsü bu gece görmek mümkün mü?
Tom'un evinin içini görmek isterim.
Beklemek ve görmek zorunda kalacaksınız.
Onu görmek istemiyorum.
Tom'u bir kez daha görmek isterdim.
Çocuğunu görmek istemiyor musun?
Tom benim Mary'yi aramamı ve onu tekrar görmek istemediğini açıklamamı istiyor.
Tom'u tekrar görmek hoş olurdu.
Hepinizi tekrar görmek güzel.
Asla yüzünü tekrar görmek istemiyorum.
Tom Mary'nin büyüdüğü evi görmek istiyor.
Tom Mary'nin John'u görmek için Boston'a gitmek istediğini düşündü.
Tom ne olacağını görmek için bekliyordu.
Oturduğun daireyi görmek istiyorum.
Seni bir daha asla görmek istemiyorum.
Dünü görmek istemeyen, bugünü tanıyamaz.
Untergeordnete Begriffe
- zusehen:
- seyretmek