Was heißt »Frau« auf Türkisch?
Das Substantiv »Frau« (veraltet: Frauw & fraw) lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:
- kadın
- karı
- bayan
Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen
Die Männer sind natürlich alle dafür, dass mehr Frauen in der Politik tätig sein sollen. Vorausgesetzt natürlich, es handelt sich nicht um die eigene Frau.
Erkeklerin hepsi, tabiki kendi karılari olmamak şartıyla, daha fazla kadının siyasette faaliyet göstermesinden yanadir.
Wenn du eine schöne Frau wärest, würde ich mit dir gemeinsam nach Van gehen; aber du bist keine schöne Frau, ich werde mit dir nur nach Diyarbakir gehen.
Eğer güzel bir kadın olsaydın, Van'a seninle birlikte giderdim; ama güzel bir kadın değilsin, ben seninle sadece Diyarbakır'a gideceğim.
Eine Frau sollte ihren Mann lieben und versuchen, ihn zu verstehen. Ein Mann sollte seine Frau sehr lieben und gar nicht erst versuchen, sie zu verstehen.
Bir kadın kocasını sevmeli ve onu anlamaya çalışmalı. Bir erkek karısını çok sevmeli ve anlamayı hiç de denememeli bile.
Echte Frauen haben Kurven.
Hakiki kadınların kıvrımları vardır.
Die alte Frau wurde beinahe überfahren.
Yaşlı kadın neredeyse çiğneniyordu.
Begrüßen Sie bitte Frau Andreescu!
Bayan Andreescu' yu selamlayın lütfen.
Das Glück ist wie eine Frau, man muss es begehren.
Şans bir kadın gibidir - arzulanması gerekir.
Frauen verdienen weniger als Männer.
Kadınlar erkeklerden daha az kazanır.
Im Allgemeinen sind Männer stärker als Frauen.
Genelde erkekler kadınlardan daha güçlüdür.
Ich sehe einen Mann und eine Frau.
Bir erkek ve bir kadın görüyorum.
Es ist interessant darüber nachzudenken, wie die Welt sein würde, wenn die Frauen regierten.
Kadınlar hüküm sürseydi dünyanın nasıl bir yer olacağını düşünmek ilginç.
Ich bin eine Frau.
Ben bir kadınım.
Er hat seine Frau über das Internet kennengelernt.
Karısıyla İnternet üzerinden tanıştı.
Zwei Frauen singen.
İki kadın şarkı söylüyor.
Die Frau liest.
Kadın okuyor.
Sie ist eine Bekannte meiner Frau.
O, benim karımla tanışmış.
Wie geht es meiner Frau?
Karım nasıl?
Ich konnte mich nicht damit abfinden, dass meine Frau tatsächlich tot war.
Eşimin öldüğünü gerçekten kabullenemedim.
Verliebtsein ist nicht das Gleiche wie Lieben. Man kann in eine Frau verliebt sein und sie trotzdem hassen.
Aşık olmak sevmekle aynı değildir. Bir bayana aşık olabilirsin ve hâlâ ondan nefret edebilirsin.
Lieben Sie Ihre Frau noch?
Karınıza hâlâ aşık mısınız?
Du bist eine Frau.
Sen bir kadınsın.
Krieg mit Frauen ist der einzige, den man durch Rückzug gewinnt.
Kadınlar ile olan, geri çekilenin kazandığı tek savaştır.
Die verletzte Frau war eine brasilianische Touristin.
Yaralı kadın Brezilyalı bir turistti.
Frau Smith beschäftigt sich aktiv mit ehrenamtlicher Arbeit.
Bayan Smith aktif olarak gönüllü bir işle meşgul.
Frauen fahren nicht so gut wie Männer.
Kadınlar erkekler kadar iyi araba süremezler.
Frauen und Männer fahren gleich schlecht.
Kadınlar ve erkekler aynı derecede kötü araba kullanırlar.
Er ist mit seiner Frau nach Istanbul gezogen.
O, karısıyla İstanbul'a taşındı.
Frau West bereitet schon das Frühstück vor.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
Frau Glück und Yuki wollen ein Einkaufsbummel machen.
Bayan Glück ve Yuki alışveriş turu yapmak istiyorlar.
Tom macht nie ein Rendezvous mit älteren Frauen aus.
Tom asla daha yaşlı kadınlarla çıkmaz.
"Ist Ihre Frau Britin?" "Sie ist keine Britin, sie ist eine Schottin."
Sizin hanım Britanyalı mı? ''O Britanyalı değil, o İskoçyalı.
Er ist jetzt eine Frau.
O adam şimdi bir kadın.
Das ist eine Frau.
Bu bir kadın.
Gestern Abend gingen meine Frau und ich zu einem Freund zum Abendessen.
Dün akşam karım ve ben akşam yemeği için bir arkadaşa gittik.
Wer ist die Frau, die die Blumen hält?
Çiçekleri tutan o kadın kimdir?
Meine Frau zieht einen Abreißkalender vor.
Karım yaprak takvim tercih ediyor.
Eşim blok takvim kullanmayı tercih ediyor.
Meine Frau ist verrückt.
Karım deli.
Meine Frau ist schwanger!
Karım hamile!
Meine Frau ist Schwedin.
Karım İsveçli.
Hast du mit der Frau geschlafen?
Şu kadınla uyudun mu?
Die Frauen machen sich nur deshalb so schön, weil das Auge des Mannes besser entwickelt ist als sein Verstand.
Kadınların kendilerini bu kadar güzelleştirmesinin tek nedeni erkeğin gözlerinin aklından daha gelişmiş olmasıdır.
Zwei Frauen unterhalten sich.
İki kadın birlikte eğleniyor.
Tom und seine Frau müssen beide arbeiten, um über die Runden zu kommen.
Tom ve karısı kıt kanaat geçinmek için her ikisi çalışmak zorunda.
Das ist Frau Müller.
Bu, bayan Müller.
Solange meine Frau mich unterstützt, werde ich fortfahren, meinen Traum zu verwirklichen.
Eşim bana destek olduğu sürece hayalimi gerçekleştirmeye devam edeceğim.
Was sagt die Frau?
Kadın ne söylüyor?
Die Vorliebe für Schmeichelei kommt bei den meisten Männern von der schlechten Meinung her, die sie von sich selbst haben; bei den Frauen vom Gegenteil.
Çoğu erkekte dalkavukluktan hoşlanmak, kendileri hakkında sahip oldukları kötü düşünceden kaynaklanır; kadınlar için tam tersi.
Ich verliebte mich in eine Frau.
Bir kadına aşık oldum.
Sie ist eine geduldige Frau.
O sabırlı bir kadın.
Ich habe keine Frau.
Karım yok.
Eşim yok.
Keine Frau hat das je getan.
Hiçbir kadın bunu yapmadı.
Sie ist eine verheiratete Frau.
O, evli bir bayandır.
Seine Frau hat vor Kurzem entbunden.
Eşi daha yeni doğum yapmış.
Streite nicht mit einer Frau, wenn sie müde ist.
Eğer yorgunsa, bir kadınla asla kavga etme.
Die Ansicht, dass manche Arbeiten für Frauen unpassend seien, ist ziemlich verbreitet.
Bazı işlerin kadınlara uygun olmadığı görüşü, oldukça yaygındır.
Ich habe eine Frau und drei Kinder.
Bir karım ve üç çocuğum var.
Die Frau fragt nach der Adresse.
Kadın adres soruyor.
Ich kann dieser Frau nicht widerstehen.
Bu kadına karşı koyamıyorum.
Maria ist meine Frau.
Meri benim karım.
Ich bin keine Frau.
Ben kadın değilim.
Ben bir kadın değilim.
Tom zankt sich mit seiner Frau.
Tom, karısıyla kavga ediyor.
Tom, karısıyla tartışıyor.
Hilfst du Frau Hansson?
Bayan Hansson'a yardım ediyor musun?
1000 Bitches, aber keine echte Frau.
1000 Kaltak, ama hiçbirisi gerçek kadın değil.
Was macht Ihre Frau beruflich?
Eşiniz ne iş yapıyor?
Meine Frau ist Verkäuferin, aber sie arbeitet derzeit nicht.
Eşim tezgâhtar, ama şimdi çalışmıyor.
Diese Frau ist blind.
Bu kadın kör.
Alle Frauen sind schön.
Tüm kadınlar güzeldir.
Wir sind Frauen.
Biz kadınız.
Ich habe die Stimme eines Mannes gehört, nicht die einer Frau.
Bir erkeğin sesini duydum, kadının değil.
Ich bin eine alte Frau.
Ben yaşlı bir kadınım.
Für eine Frau ist eine Handtasche alles.
Bir kadın için çanta her şeydir.
Sie ist eine geniale Frau!
O dahi bir kadın!
Jede Mutter hofft, dass ihre Tochter einen besseren Mann bekommt als sie selbst, und ist überzeugt, dass ihr Sohn niemals eine so gute Frau bekommen wird wie sein Vater.
Her anne kızının kendisinden daha iyi bir koca bulacağını umar ve oğlunun asla babası kadar iyi bir eş bulamayacağına inanır.
Ich habe eine Frau.
Bir karım var.
Maria ist nicht Toms Frau.
Mary Tom'un eşi değil.
Ich wollte die Frau, die ich liebe, nicht betrügen.
Sevdiğim kadına ihanet etmek istemedim.
Meine Frau ist krank.
Karım hasta.
Als seine Frau nach Hause kam, hatte Ali das Essen vorbereitet.
Eşi eve gelince Ali yemek hazırladı.
Ich kann die richtige Frau für mich nicht finden.
Benim için doğru kadını bulamıyorum.
Deine Frau ist am Telefon, sie will mit dir sprechen.
Karın telefonda, seninle konuşmak istiyor.
Ich habe ihn mit einer anderen Frau gesehen.
Onu başka bir kadınla gördüm.
Maria ist eine der reichsten Frauen der Welt.
Mary dünyadaki en zengin kadınlarından biridir.
Ich möchte keine starke Frau mehr sein, sondern eine zufriedene!
Ben artık güçlü olmak değil huzurlu bir kadın olmak istiyorum!
Nur langweilige Frauen haben aufgeräumte Wohnungen. Egal wer das sagt, es stimmt nicht. Ich bin definitiv nicht langweilig, aber meine Wohnung ist trotzdem ziemlich ordentlich. Fast immer!
Sadece sıkıcı kadınların düzenli evleri vardır! Kim öyle söylerse söylesin, gerçek değil. Ben kesinlikle sıkıcı değilim ama evim yine de oldukça düzenlidir. Neredeyse her zaman!
Eine verrückte Frau zu lieben, ist die Sache eines mutigen Mannes!
Deli kadın sevmek cesur adam işidir!
Frauen vergessen nicht. Sie archivieren.
Kadınlar unutmazlar. Onlar arşivlerler.
Der Mann hilft seiner Frau.
Adam karısına yardım ediyor.
Vorsicht bei Frauen, die ein gutes Herz haben, einen trockenen Humor und mutige Gedanken. Sie machen süchtiger als alles andere!
İyi bir kalbe, kuru mizah ve cesur düşüncelere sahip kadınlara dikkat edin. Onlar her şeyden daha çok bağımlılık yapıyorlar!
Ich brauche Google nicht mehr. Ich habe geheiratet. Meine Frau weiß jeden Mist.
Google'a ihtiyacim yok. Evlendim. Karım her boku biliyor.
Warum hat mich diese Frau betrogen?
O kadın neden bana ihanet etti?
Tom hat eine Frau und zwei Kinder.
Tom'un bir karısı ve iki çocuğu var.
Tom belog seine Frau.
Tom karısına yalan söyledi.
Tom lebt mit seiner Frau und seinen drei Kindern in Australien.
Tom, eşi ve üç çocuğuyla Avustralya'da yaşıyor.
Tom wollte seine Frau nicht verlieren.
Tom karısını kaybetmek istemedi.
Meine Frau liebt Katzen.
Benim karım kedileri sever.
Da ist eine Frau im Zimmer.
Odada bir kadın var.
Vermisst du deine Frau?
Karını özlüyor musun?
Immer mehr Frauen verfolgen eine eigene Karriere und sind von ihren Männern finanziell unabhängig.
Giderek daha fazla kadın kendi kariyerlerinin peşinden gidiyor ve mali açıdan kocalarından bağımsız.
Frauen sind keine Minderheit.
Kadınlar bir azınlık değildir.
Sie müssen meine Frau entschuldigen. Sie spricht nicht so gut Deutsch. Daher spreche ich.
Karımın kusuruna bakmayın. Almancası pek iyi değil. O yüzden ben konuşuyorum.
Synonyme
- Braut:
- gelin
- Charakter:
- karakter
- Individuum:
- birey
- Schnalle:
- toka
- Tante:
- hala
- Typ:
- tip
Antonyme
- Ehemann:
- koca
Türkische Beispielsätze
Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.
Bu kadın kim?
Almanya'daki tek bilardo ustası kadın, bir Türk'tür.
Dün gece kadın komşumun dairesinden yayılan cinsel ilişki sesleri yüzünden uykum bölündü.
Ben karı severim. O çok güzel!
Satıcı kadın armutların olduğu kasayı taşıyor.
Satıcı kadın armut kasasını taşıyor.
O bir kadın oyuncu.
Beni ziyaret eden bu bayan benim teyzemdir.
Beni ziyaret eden bu bayan benim halamdır.
Ben de karı severim. Ama çok fazlasını değil.
Mary zengin bir kadın.
Mary artık yetişkin bir kadın.
Bir tartışmada, bir erkek ve bir kadın arasındaki fark, bir silah ve bir makineli tüfek gibidir.
Giderek daha fazla kadın kocalarından daha fazla kazanıyor.