Das Verb »trinken« lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:
içmek
Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen
Essen und trinken Sie.
Yiyin ve için.
Er trinkt nicht genug Muttermilch.
O yeteri kadar anne sütü içmiyor.
Ich trinke keinen Kaffee.
Kahve içmem.
Möchten Sie etwas trinken?
İçecek bir şey ister misiniz?
Ich möchte etwas trinken.
Bir şey içmek istiyorum.
Er trinkt nur Wasser.
Sadece su içer.
Ich habe aufgehört, Bier zu trinken.
Bira içmeyi bıraktım.
Ich will ein kaltes Bier trinken.
Soğuk bir bira içmek istiyorum.
Als wir in Pilsen waren, habe ich ein echtes Pils getrunken.
Pilsen'deyken gerçek bir pils birasi içtim.
Ich trinke keinen Wein.
Şarap içmem.
Du musst aufhören zu trinken.
İçmeye son vermek zorundasın.
Ich trinke Milch.
Süt içiyorum.
Du kannst nicht Auto fahren. Du trinkst.
Araba süremezsin. İçiyorsun.
Ich habe Wein getrunken.
Şarap içtim.
Ich sagte ihr, dass sie sich setzen und ein Glas Wasser trinken solle.
Ona oturmasını ve bir bardak su içmesini söyledim.
Tom hatte nichts zu trinken.
Tom'un içecek bir şeyi yok.
Sie trank auf der Feier zwei Gläser Wein.
Partide iki bardak şarap içti.
Mein Vater trinkt täglich.
Babam her gün içer.
Er trinkt jetzt Kaffee.
O şimdi kahve içiyor.
Was trinkst du?
Ne içiyorsun?
Ich wollte ein Bier mit dir trinken.
Seninle bir bira içmek istedim.
Tom trinkt Kaffee.
Tom, kahve içiyor.
Tom, kahve içer.
Immer mehr Menschen trinken Orangensaft.
Giderek daha fazla insan portakal suyu içiyor.
Die Gäste trinken Bier und Wein.
Konuklar bira ve şarap içiyorlar.
Bier trinkt man in der Kneipe.
Bira birahanede içilir.
Ich möchte Tee trinken.
Ben çay içmek istiyorum.
Ich rauche und trinke nicht mehr.
Sigarayı ve içkiyi bıraktım.
Ich trinke kein Bier.
Ben bira içmem.
Ich trinke nie Kaffee.
Asla kahve içmem.
Ich trinke keinen Tee.
Çay içmem.
Wie trinkst du den Kaffee?
Kahveyi nasıl içiyorsun?
Nimm eine kalte Dusche und trinke dann einen heißen Tee!
Soğuk bir duş yap ve sonra sıcak bir çay iç!
Du trinkst nicht genug Wasser.
Yeterince su içmiyorsun.
Ihr trinkt nicht genug Wasser.
Yeterince su içmiyorsunuz.
Vielen Dank, aber ich trinke, wenn möglich, einen warmen Kakao.
Çok teşekkür ederim ama mümkünse sıcak çikolata içerim.
Vielen Dank, aber ich trinke, wenn möglich, einen Apfeltee.
Çok teşekkür ederim, ama mümkünse elma çayı içerim.
Herr Yusuf, trinken Sie einen Kaffee?
Yusuf Bey, kahve içer misiniz?
Ich trank ein Glas Milch.
Bir bardak süt içtim.
Sie trinkt Kaffee.
Kahve içer.
O, kahve içer.
Ich habe das Wasser nicht getrunken.
Suyu içmedim.
Tom trinkt viel Milch.
Tom çok süt içer.
Ich trinke Kaffee anstelle von Milch.
Süt yerine kahve içerim.
Ich trinke nicht, aber wegen dir bin ich betrunken.
İçmem ama senin yüzünden sarhoşum.
Lass deiner Seele freien Lauf und trink Kaffee!
Ruhunu özgür bırak ve kahve iç!
Hast du viel getrunken?
Çok içtin mi?
Tom trinkt keinen Alkohol.
Tom alkol içmez.
Ich kann kein Chinesisch sprechen, aber wenn ich trinke, kann ich es.
Çince bilmiyorum ama içince konuşabiliyorum.
Ich möchte immer noch mit dir Kaffee trinken.
Hâlâ seninle kahve içmek istiyorum.
Wir trinken nichts.
Hiçbir şey içmiyoruz.
Ich bin wirklich nicht süchtig. Jeder Mensch trinkt täglich drei Liter Kaffee.
Ben gerçekten bağımlı değilim. Her insan günde üç litre kahve içer.
Darfst du schon Alkohol trinken?
Artık alkol almana izin var mı?
Ich bewundere ja die Leute, die morgens in dreißig Minuten Kaffee getrunken, geduscht haben und angezogen sind. Ich brauche schon dreißig Minuten, um zu wissen, wer ich bin.
Sabah kalkıp da yarım saat içinde kahvelerini içip, duş alıp giyinenlere hayranım. Benim kalktığımda yarım saate ihtiyacım var, kim olduğumu bilmem için.