Was heißt »ler­nen« auf Türkisch?

Das Verb »ler­nen« lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:

  • öğrenmek

Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen

Liebe kann man lernen. Und niemand lernt besser als Kinder. Wenn Kinder ohne Liebe aufwachsen, darf man sich nicht wundern, wenn sie selber lieblos werden.

Aşk öğrenilebilir. Ve kimse çocuklardan daha iyi öğrenemez. Çocuklar sevgisiz büyüyorsa, kendilerinin de sevgisiz olmalarına şaşırmamak gerekir.

Er will, dass ich laufen lerne, ohne dass ich vorher gehen gelernt hätte.

Yürümeyi öğrenmeden önce koşmayı öğrenmemi istiyor.

Alles, was man über das Leben wissen muss, habe ich von einem Schneemann gelernt.

Ben hayatımda öğrenmem gereken her şeyi bir kardan adamdan öğrendim.

Ich lerne jetzt seit vier Jahren Französisch.

Ben dört yıldır Fransızca öğreniyorum.

Wann hast du angefangen, Deutsch zu lernen?

Ne zaman Almanca öğrenmeye başladın?

Man lernt nie aus.

Yaşa ve öğren.

Wann hast du angefangen, Englisch zu lernen?

İngilizce öğrenmeye ne zaman başladın?

Er begann Spanisch im Radio zu lernen.

O radyoda İspanyolca öğrenmeye başladı.

Als ihre Mutter kam, gab sie vor, zu lernen.

Annesi geldiğinde ders çalışıyormuş gibi davrandı.

Mein Mitbewohner lernt Chinesisch.

Oda arkadaşım Çince öğreniyor.

Wie hast du Esperanto gelernt?

Esperantoyu nasıl öğrendin?

Ich lerne Türkisch.

Türkçe öğreniyorum.

Du hast angefangen, Esperanto zu lernen.

Esperanto öğrenmeye başladın.

Ich lerne Japanisch.

Ben Japonca öğreniyorum.

Japonca öğreniyorum.

Er lernt Französisch, um mehr Geld zu verdienen.

O daha fazla para kazanmak için Fransızca öğreniyor.

Wir lernen gern Fremdsprachen.

Yabancı dilleri öğrenmekten hoşlanırız.

Er hat sehr viel gelernt, um Wissenschaftler zu werden.

Bilim adamı olmak için çok şey öğrendi.

Ich lerne Chinesisch.

Çince öğreniyorum.

Man lernt mehr, wo die Liebe lehrt, als wo der Stock regiert.

Aşkın öğrettiği yerde sopanın hükmettiğinden daha çok şey öğrenilir.

Fremdsprachen zu lernen ist langweilig.

Yabancı dilleri öğrenme sıkıcıdır.

Schwimmen habe ich schnell gelernt.

Yüzmeyi çabucak öğrendim.

Ich habe Kochen gelernt.

Yemek yapmayı öğrendim.

Wo hast du so gut tanzen gelernt?

Böyle güzel dans etmeyi nerede öğrendin?

Junge Elster lernt ihr Hüpfen von der alten.

Genç saksağan yaşlılardan zıplamayı öğreniyor.

Du hast noch viel Zeit, um solche Dinge zu lernen.

Böyle şeyleri öğrenmek için çok zamanın var.

Ich bin durch die Prüfung gefallen, weil ich nicht gelernt habe.

Çalışmadığım için sınavda başarısız oldum.

Ich möchte Finnisch lernen.

Fince öğrenmek istiyorum.

Warum willst du Französisch lernen?

Neden Fransızca öğrenmek istiyorsun?

Welche Sprache willst du lernen?

Hangi dili öğrenmek istiyorsun?

Es fällt ihr leicht, Sprachen zu lernen.

Dil öğrenmek ona kolay gelir.

Es ist eine alte Wahrheit, dass man in der Politik oft vom Feinde lernen muss.

Siyasette sık sık düşmandan bir şeyler öğrenilmesi gerektiği, eski bir hakikattir.

Auf diese Weise lernte ich Englisch.

İngilizce'yi böyle öğrendim.

Tom lernt schnell.

Tom hızlı öğrenir.

Ich möchte Tanzen lernen.

Dans etmeyi öğrenmek istiyorum.

Ich möchte gerne Französisch lernen.

Fransızca öğrenmek istiyorum.

Ich habe angefangen, Französisch zu lernen.

Fransızca öğrenmeye başladım.

Java zu lernen ist sehr unterhaltsam.

Java öğrenmek çok eğlenceli.

Du solltest dein Wörterbuch benutzen lernen.

Sözlüğünü nasıl kullanacağını öğrenmelisin.

Man kann eine Sprache nicht ohne Zungenkontakt lernen.

Dil dile değmeden, dil öğrenilmez.

Ist es möglich, selbständig Deutsch zu lernen?

Kendi kendine Almanca öğrenmek mümkün mü?

Es gibt eine Menge Leute, die das nicht lernen werden.

Bunu öğrenmeyecek pek çok insan var.

Ich möchte Schwedisch lernen.

İsveççe öğrenmek istiyorum.

Wie lange braucht man, um Deutsch zu lernen?

Almanca öğrenmek için ne kadar zaman gerekli?

Du hast noch viel zu lernen.

Öğrenecek çok şeyin var.

Ich bemühe mich, Englisch zu lernen.

İngilizce öğrenmeye çalışıyorum.

Sie lernte schnell Maschinenschreiben.

Daktilo kullanmayı çabuk öğrendi.

Sie haben nichts gelernt.

Onlar hiçbir şey öğrenmedi.

Zuallererst lerne, ein Mann zu sein.

İlk önce adam olmayı öğren.

Ich bin hierhergekommen, um Chinesisch zu lernen.

Buraya Çince okumak için geldim.

Ich werde viel von Ihnen lernen.

Sizden çok şey öğreneceğim.

Ich glaube nicht, dass Tom je Französisch gelernt hat.

Tom'un hiç Fransızca çalıştığını sanmıyorum.

Du hast schnell gelernt.

Çabuk öğrendin.

In dieser Unterrichtseinheit werden wir das Alphabet lernen.

Bu derste alfabeyi öğreneceğiz.

Seit neun Monaten lerne ich Türkisch.

Dokuz aydan beri Türkçe öğreniyorum.

Heute Morgen habe ich fleißig Türkisch gelernt.

Bu sabah Türkçeye çok çalıştım.

Eine Fremdsprache zu lernen ist leicht.

Yabancı bir dil öğrenmek kolaydır.

Yabancı bir dil öğrenmek kolay.

Mit dir macht Türkisch lernen Spaß.

Seninle Türkçe öğrenmek eğlencelidir.

Du musst lernen, zuzuhören.

Dinlemeyi öğrenmelisin.

Sie lernt, Auto zu fahren.

O, araba sürmeyi öğreniyor.

Wo hast du Französisch sprechen gelernt?

Fransızca konuşmayı nerede öğrendin?

Ich will Indonesisch lernen.

Endonezce öğrenmek istiyorum.

Sie will Toki Pona lernen.

O, Toki Pona öğrenmek istiyor.

Ich habe heute etwas gelernt.

Bugün bir şey öğrendim.

Nur wer früh seine Seele weit auszuspannen gelernt, vermag später die ganze Welt in sich zu fassen.

Önce gönlünü kocaman açmalısın ki; sonra bütün dünyayı içine alabilesin.

Warum hat Tom angefangen, Französisch zu lernen?

Tom neden Fransızca çalışmaya başladı?

Tom lernt sehr schnell.

Tom çok hızlı öğreniyor.

Er lernt sehr schnell.

O çok hızlı öğreniyor.

Er hat angefangen, Englisch zu lernen.

İngilizce öğrenmeye başladı.

Wozu lernst du Fremdsprachen?

Niçin yabancı dil öğreniyorsun?

Wir haben schon viel gelernt.

Zaten çok şey öğrendik.

Ich fragte Tom, wann er angefangen habe, Französisch zu lernen.

Tom'a ne zaman Fransızca çalışmaya başladığını sordum.

Das Leben ist nicht kompliziert! Es stellt uns nur Aufgaben, die uns wachsen und lernen lassen. Wir müssen es nur wollen!

Hayat karmaşık değildir! Bize, büyümemizi ve gelişmemizi sağlayan görevler verir yalnızca. Bizim bunu istememiz yeterlidir!

Von ihr habe ich alles gelernt.

Her şeyi ondan öğrendim.

Ich habe Türkisch gelernt, ohne zu einem Kurs zu gehen.

Kursa gitmeden Türkçe öğrendim.

Du lernst jeden Tag etwas Neues.

Sen her gün yeni bir şey öğreniyorsun.

Ich möchte Spanisch lernen.

İspanyolca öğrenmek istiyorum.

Sie lernt Englisch und Chinesisch.

O, İngilizce ve Çince öğreniyor.

Tom lernt noch immer Französisch.

Tom hâlâ Fransızca okuyuyor.

Kinder kennen keine Rasse und keine Religion. Sie machen keine Unterschiede. Ihr Kriterium ist ausschließlich die Liebe. Den Hass lernen sie von den Großen.

Çocuklar ırk ve din bilmezler. İnsan ayrımı yapmazlar. Ölçütleri sadece sevgidir. Nefreti büyüklerden öğrenirler.

Ich muss für eine Spanienreise Spanisch lernen.

Bir İspanya gezisi için İspanyolca öğrenmem gerek.

Lass uns Chinesisch lernen!

Çince öğrenelim!

Ich lerne seit anderthalb Jahren Türkisch.

Bir buçuk yıldan beri Türkçe öğreniyorum.

Vielen Dank für deine Hilfe. Ich lerne so viel von dir.

Yardımın için çok teşekkürler. Senden çok şey öğreniyorum.

Das neue Computerprogramm lässt sich leicht lernen.

Bu yeni bilgisayar programı kolayca öğrenilebilinir.

Das ist eine Erklärung für Wiederholungstäter: Ich habe so viel aus meinen Fehlern gelernt, dass ich daran denke, noch mehr zu machen.

Adam gibi bir açıklama bu tekrar vede tekrarcılar için: Hatalarımdan o kadar çok şeyler öğrendim ki, daha da çok hata yapmayı düşünüyorum.

Als du mich fallen gelassen hast, habe ich fliegen gelernt.

Beni bıraktığında uçmayı öğrendim.

Es gibt eine Einsamkeit, die man mag. Es gibt eine Einsamkeit, die man erträgt. Und es gibt eine Einsamkeit, die einem alle Sinne raubt. Alle diese Einsamkeiten zu akzeptieren, muss man lernen.

Öyle bir yalnızlık vardır ki seversin. Öyle bir yalnızlık vardır ki tahammül edersin Ve öyle bir yalnızlık vardır ki bütün duyularını sarar. Bütün bu yalnızlıkları kabullenmeyi öğrenmelisin.

Ich komme aus Istanbul. Jetzt lebe ich in Berlin. Hier lerne ich weiterhin Deutsch. Aber ich muss üben.

İstanbul'dan geliyorum. Şimdi Berlin'de yaşıyorum. Burada Almanca öğrenmeye devam ediyorum. Ama pratik yapmaya ihtiyacım var.

Ich hoffe, dass du aus deinem Fehler etwas gelernt hast.

Umarım hatandan bir şey öğrendin.

Wie lernst du Esperanto?

Nasıl Esperanto öğreniyorsun?

Ich lerne Māori.

Ben Maori öğreniyorum.

Maorice öğreniyorum.

Ich will Arabisch lernen.

Arapça öğrenmek istiyorum.

Kinder mögen sich, solange sie von den Eltern nichts anderes lernen.

Çocuklar birbirlerini severler ta ki, anne ve babalarından aksi bir şey öğrenmedikleri sürece.

Warum lernst du Türkisch?

Neden Türkçe öğreniyorsun?

Etwas zu lernen ist eine Sache, etwas zu lehren ist eine ganz andere.

Öğrenmek bir şey, öğretmek tamamen bir başka şeydir.

Tom lernt kein Französisch mehr.

Tom artık Fransızca okumuyor.

Ali hat angefangen, Gitarre spielen zu lernen.

Ali gitara başladı.

Ich möchte Hawaiianisch lernen, damit ich meine Freundin beeindrucken kann.

Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

Ich lerne Russisch.

Rusça öğreniyorum.

„Warum lernst du Ungarisch?“ – „Weil es existiert.“

"Neden Macarca okuyorsun?" "Çünkü o orada."

Synonyme

er­wer­ben:
kazanmak

Antonyme

ver­mit­teln:
açıklamak
izah etmek

Türkische Beispielsätze

  • O da ağaçlar hakkında daha çok şey öğrenmek istedi.

  • Benim düşüncelerimi öğrenmek için neden oyun oynuyorsun?

  • Üniversite eğlenmek için değil, öğrenmek içindir.

  • Esperanto öğrenmek çok ilginçtir.

  • Böyle resim yapmayı öğrenmek istiyorum.

  • Cevap vermeden önce bunu neden sorduğunu öğrenmek istiyorum.

  • Yakın geçmişte Almanca öğrenmek İngilizce öğrenmek kadar önemliydi.

  • Giderek daha fazla insan dil öğrenmek için dünya çapında web kullanıyor.

Lernen übersetzt in weiteren Sprachen:

Quellen:
  1. [Übersetzungen] Wiktionary-Autoren: lernen. In: Wiktionary – Das freie Wörterbuch, 2023, [online] de.wiktionary.org, CC BY-SA 3.0
  2. [Synonyme] OpenThesaurus-User: lernen. In: OpenThesaurus – Das freie Wörterbuch für Synonyme, 2023, [online] openthesaurus.de, CC BY-SA 4.0
  3. [Beispielübersetzungen] User-generated content: Satz Nr. 2172060, 5381524, 1028, 379829, 427942, 616074, 643255, 726099, 784376, 793535, 799171, 884528, 1069907, 1103347, 1204054, 1511714, 1638275, 1713352, 1763004, 1797746, 1805389, 1844001, 1851809, 1969779, 2021125, 2055941, 2068214, 2082885, 2123869, 2129868, 2171802, 2298377, 2305153, 2415254, 2453467, 2453745, 2453936, 2456751, 2492344, 2498978, 2690089, 2833142, 2916245, 3239667, 3763571, 3773437, 3861015, 3871106, 3968267, 4043829, 4045896, 4169750, 4423402, 4501676, 4506332, 4561033, 4748750, 4814624, 4814771, 4816154, 4878108, 4884499, 4892733, 4910968, 4914270, 4938504, 4938506, 5419115, 5423780, 5517096, 5749709, 5824625, 5843120, 5883984, 5975058, 5975084, 6057652, 6165801, 6400535, 6463245, 6618471, 6627175, 6633990, 6777005, 6796065, 6815417, 6849521, 6926360, 7044957, 7069291, 7452068, 7588197, 7769868, 7769917, 8092456, 8157409, 8294496, 8325239, 8386779, 8821461, 1142040, 2460714, 3421570, 5297160, 9688924, 9782418, 9844802 & 11248530. In: tatoeba.org, CC BY 2.0 FR