Was heißt »hören« auf Türkisch?
Das Verb »hören« lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:
- duymak
Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen
Die meisten Leute wollen nur ihre eigene Wahrheit hören.
Çoğu insan, sadece kendi gerçeklerini duymak ister.
Ich höre Musik.
Müzik dinliyorum.
Nachdem sie die schrecklichen Nachrichten gehört hatte, hat sie geweint.
Kötü haberi duyduktan sonra ağladı.
Als ich die Nachricht hörte, wollte ich weinen.
Haberi duyunca ağlamak istedim.
Diese Nachricht zu hören machte sie glücklich.
Bu haberi duymak onu mutlu etti.
Es freut mich sehr, das zu hören.
Onu duyduğuma memnun oldum.
Ich höre einen Hund im Wald bellen.
Ormanda bir köpeğin havladığını duydum.
Manchmal höre ich meinen Vater im Bad singen.
Bazen babamı duşta şarkı söylerken duyuyorum.
Der Hund gehört mir.
Köpek benim.
Das habe ich zum ersten Mal gehört.
İlk kez duyuyorum.
Wem gehört das Buch?
Bu kitap kimin?
Ich höre nichts.
Bir şey duymuyorum.
Ich höre gern Musik, vor allem Jazz.
Müzik dinlemeyi severim, özellikle caz.
Müzik dinlemeyi severim, özellikle de caz.
Denkst du, dass Fische hören können?
Balıkların duyabildiğini mi düşünüyorsun?
Das hört sich zu gut an, um wahr zu sein.
O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
Das sind die besten Neuigkeiten, die ich seit langem gehört habe.
Bu, uzun zamandır duyduğum en iyi haber.
Ich habe gestern ein sehr schönes Lied gehört.
Dün gerçekten çok güzel bir şarkı dinledim.
Aus Altersgründen hört mein Großvater nicht gut.
Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
Yaşından dolayı, büyükbabam iyi duymaz.
Seither hat man von ihnen nichts mehr gehört.
O zamandan beri onlardan hiç haber alınmadı.
Das Pferd gehört mir.
At benim.
Wir haben Musik gehört.
Müzik dinledik.
Müzik duyduk.
Ich habe ihn oft auf Englisch sprechen hören.
Onu sık sık İngilizce konuşurken duydum.
Tom konnte kaum hören, was Mary sagte.
Mary'nin ne dediğini zorlukla duyabildim.
Ich höre sehr gerne klassische Musik.
Klasik müzik dinlemeyi çok severim.
Lauter bitte, ich höre nicht gut.
Biraz daha sesli lütfen, iyi duyamıyorum.
Ich wollte nur etwas Musik hören.
Ben sadece biraz müzik dinlemek istedim.
Ich habe alles gehört.
Her şeyi duydum.
Ich habe gehört, dass sich Carol und Will getrennt haben.
Carol ve Will'in ayrıldığını duydum.
Ich hörte jemanden an der Tür klopfen.
Birinin kapıyı çaldığını duydum.
Tom hört Musik.
Tom müzik dinliyor.
So was habe ich nie gehört.
Ben asla öyle bir şey duymadım.
Er hört auf Vater und Mutter.
O, anne babasına itaatkardır.
Sie hört auf ihre Eltern.
O, anne babasının sözünü dinler.
O ebeveynlerine itaatkardır.
Tom hörte nicht auf zu rauchen, weswegen Mary den Raum verließ.
Tom sigara içmeyi bırakmadı, bu yüzden Mary odayı terk etti.
Der Hund gehört ihnen.
Köpek onların.
Ich bin es müde, das zu hören.
Ben onu duymaktan usandım.
Ich habe gehört, wie die Eingangstür zuschlug.
Ön kapının çarptığını duydum.
Welche Musikrichtung hört Tom?
Tom ne tür müzik dinler?
Böses hört man immer mehr als Gutes.
Her zaman iyi şeylerden daha çok, kötü şeyler duyarsın.
Tom war überrascht zu hören, dass Maria geheiratet hatte.
Tom Maria'nın evlenmiş olduğunu duyunca, şaşırdı.
Warum hast du nicht auf sie gehört?
Neden onu dinlemedin?
Es entstand eine vollkommene Stille. Man hätte eine Stecknadel fallen hören können.
Mutlak bir sessizlik oldu. Bir damla düşse duyulurdu.
Ich habe diesen Satz vor etwa einer Stunde auf der Straße gehört.
Bu cümleyi yaklaşık bir saat önce sokakta duydum.
Ich sprach laut, damit mich alle hören konnten.
Beni herkes duyabilsin diye yüksek sesle konuşuyordum.
Ich habe gehört, dass Tom Sachen auf dem Schwarzmarkt kauft.
Tom'un eşyaları kara borsadan aldığını işittim.
Ich habe gehört, dass ihr sehr reich seid.
Çok zengin olduğunuzu duydum.
Ich höre nur dich.
Sadece seni duyuyorum.
Ich habe dich sprechen gehört.
Senin konuştuğunu duydum.
Heute habe ich gehört, dass der Mond eine Atmosphäre haben soll.
Bugün ay'ın bir atmosferi olduğunu öğrendim.
Tom hört gern klassische Musik – Maria nicht.
Tom klasik müzik dinlemeyi sever,ama Maria sevmez.
Ich weiß, dass du mich hören kannst.
Beni duyabildiğini biliyorum.
Hast du gehört, was Tom gesagt hat?
Tom'un ne dediğini duydun mu?
Haben Sie gehört, was Tom gesagt hat?
Tom'un ne dediğini duydunuz mu?
Hast du Toms Musik gehört?
Tom'un müziğini duydun mu?
Tom hörte ein seltsames Geräusch.
Tom tuhaf bir ses duydu.
Das gehört nicht zu meiner Branche.
O benim branşımın dışındadır.
Ich habe sie ein Lied singen gehört.
Onun bir şarkı söylediğini duydum.
Wollen wir Musik hören?
Müzik dinleyelim mi?
Hast du gehört, was ich gesagt habe?
Ne dediğimi duydun mu sen?
Sie hört nicht zu.
O dinlemiyor.
O dinlemez.
Ich kann es nicht mehr hören!
Onu dinlemekten bıktım.
Ich bin es leid, das zu hören.
Onu duymaktan usandım.
Ich fürchte, zu einem echten Zauberer gehört mehr als nur ein spitzer Hut.
Korkarım gerçek büyücü olmak, sivri şapka takmaktan daha fazlasını gerektiriyor.
Hast du diese Geschichte schon gehört?
Bu hikayeyi önceden duydun mu?
Ich habe von niemandem etwas gehört.
Hiç kimseden duymadım.
Ich werde so tun, als ob ich nichts davon gehört hätte.
Bunu hiç duymamış gibi yapacağım.
Ich habe Tom schreien hören.
Tom'un çığlık attığını duydum.
Dieses Gebäude gehört meiner Familie.
Bu bina aileme aittir.
Bu bina benim aileme aittir.
Wie angenehm zu hören!
Bunu duymak ne kadar hoş!
Ich habe nichts mehr von ihr gehört.
Ondan bir daha hiç haber alamadım.
Ondan bir daha hiç haber almadım.
Es genügt! Nun höre doch auf zu weinen!
Artık yeter, ağlama!
Hast du irgendetwas über ihre Vergangenheit gehört?
Onun geçmişi hakkında herhangi bir şey duydun mu?
Heute hast du nichts von dir hören lassen.
Bugün hiç sesin soluğun çıkmadı.
Ich habe überhaupt kein Geräusch gehört.
Hiçbir ses duymadım.
Je mehr du sagst, desto weniger hört man dir zu.
Ne kadar çok söylersen, o kadar az insan seni dinler.
Tom hört Jazz.
Tom jazz dinler.
Jeder hört oder liest gerne diese Sätze.
Herkes bu cümleleri duymayı veya okumayı sever.
Tom hört Radio.
Tom radyo dinliyor.
Ich habe all dies schon früher gehört, und das nicht nur einmal.
Bunların hepsini zaten daha önce dinledim, ve bir kez değil.
Ich habe dieses Lied schon gehört.
Ben bu şarkıyı zaten dinledim.
Ihre Stimme wird nicht weit weg gehört.
Sesiniz uzaklardan duyulamayacak.
Dieser Laptop gehört mir.
Bu dizüstü bilgisayar benimdir.
Dann lass mal was hören!
Peki, bir şey dinlet o zaman!
Ich habe die Stimme eines Mannes gehört, nicht die einer Frau.
Bir erkeğin sesini duydum, kadının değil.
Es hörte niemand zu.
Hiç kimse dinlemiyordu.
Ich habe gehört, Tom sei in Australien.
Tom'un Avustralya'da olduğunu duydum.
Tom hört nie auf Maria.
Tom, Mary'yi asla dinlemez.
Die Menschen sind alle so geartet, dass sie lieber eine Lüge als eine Absage hören wollen.
İnsanların hepsi, doğaları gereği red yerine yalan duymayı tercih ederler.
Ich bin wie ein fremdes Lied.Viele hören mich, aber nur wenige verstehen mich.
Yabancı bir şarkı gibiyim. Dinleyenim çok anlayanım az.
Auch wenn du vom ganzen Herzen nach dem Glück rufst, hört es dich nicht. Glück findet die, die auserkoren sind.
Bütün kalbinle mutluluğu çağırsan, mutluluk kulak vermez. Mutluluk seçilmiş kişileri bulur.
Von den Zuschauern ausgebuht zu werden, gehört für Schiedsrichter zum Alltag.
Seyirciler tarafından yuhalanmak hakemler için olağandır.
Ich habe dich das heute Morgen sagen hören.
Bu sabah onu söylediğini duydum.
Maria hörte auf zu atmen.
Mary nefes almayı bıraktı.
Tom hörte auf zu atmen.
Tom nefes almayı durdurdu.
Die ganze Welt gehört mir.
Dünyalar benim oldu.
Die Zukunft gehört keinem.
Gelecek kimseye ait değildir.
Ich habe gehört, dass du gut verdienst.
İyi para kazandığını duydum.
Ich habe gehört, dass du dich verlobt hast.
Nişanlandığını duydum.
Tom stellt den Fernseher immer so laut, dass man ihn im ganzen Hause hören kann.
Tom televizyonun sesini o kadar açıyor ki evin her yerinden duyuluyor.
Der Laden gehört dir. Bedien dich!
Dükkan senin. Buyur al!
Synonyme
- lauschen:
- (gizlice) dinlemek
Türkische Beispielsätze
Bunu senden duymak istiyorum.
?Bir şey söyle!“ „Ne duymak istiyorsun?“ „Sesini!“
Özgürlük, başkalarına duymak istemedikleri şeyleri söyleme hakkıdır.
Zamanını açıklamalarla ziyan etme. İnsanlar sadece duymak istediklerini duyuyorlar.
Zamanını açıklamalarla harcama. İnsanlar hep duymak istediklerini duyarlar.
Şikâyetlerinizi duymak istemiyorum.
Untergeordnete Begriffe
- gehören:
- ait olmak