Was heißt »lau­fen« auf Türkisch?

Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen

Ich laufe.

Koşarım.

Er konnte nicht sehr schnell laufen.

O çok hızlı koşamadı.

Ihr Vertrag läuft Ende des Monats aus.

Sözleşmeleri bu ayın sonunda bitiyor.

Der Vertrag läuft in Kürze aus.

Kısa süre içinde kontrat sona eriyor.

Es läuft prima!

Güzel gidiyor!

Er lief durch die Straßen und suchte seinen Sohn.

Oğlunu arayarak caddeleri dolaştı.

Meine Fahrerlaubnis läuft nächste Woche ab.

Gelecek hafta sürücü belgemin süresi dolacak.

Er lief vor mir.

O, benim önümde yürüdü.

Alles lief besser als ich erwartet hatte.

Her şey umduğumdan daha iyi gitti.

Während ich auf dieser Straße laufe, sehe ich oft einen von meinen Freunden.

Bu caddede yürürken,çoğu zaman arkadaşlarımdan birini görürüm.

Ich laufe nicht gern.

Koşmayı sevmiyorum.

Ich bin so müde! Aber wenn ich mich jetzt hinlege, laufe ich Gefahr zu verschlafen.

Çok yorgunum ama azıcık uzansam hemen uyuyabilirim.

Wir laufen nirgendwo mehr hin.

Artık hiçbir yerde yürümüyoruz.

In ein paar Minuten werde ich um den See laufen.

Birkaç dakika içinde gölün etrafında koşacağım.

Ich könnte von hier aus laufen.

Ben buradan yürüyebilirim.

Weil sie sich im Dunklen fürchtete, kam sie zu ihrer Mutter gelaufen und klammerte sich an ihr fest.

Karanlıktan korktuğu için annesinin yanına koşarak gitti ve ona sarıldı.

Tom kann schneller laufen als ich.

Tom benden daha hızlı koşabilir.

Er will, dass ich laufen lerne, ohne dass ich vorher gehen gelernt hätte.

Yürümeyi öğrenmeden önce koşmayı öğrenmemi istiyor.

Es ist schwer auf Schnee zu laufen.

Karda zordu yürümek.

Alle Kinder lieben laufen und springen.

Bütün çocuklar koşmayı ve zıplamayı seviyorlar.

Ich glaube daran, stark zu bleiben, wenn alles schief läuft. Ich glaube daran, dass fröhliche Mädchen die hübschesten sind. Ich glaube daran, dass morgen ein neuer Tag ist und ich glaube an Wunder.

Her şey ters giderken, güçlü kalacağıma inanıyorum. Mutlu Bayanların, en güzelleri olduklarına inanıyorum. Yarının yeni bir gün olduğuna ve mucizelere inanıyorum.

Der Schüler läuft zur Schule.

Öğrenci, okula koşuyor.

Er hat seinen Hund im Freien laufen lassen.

Köpeğini boşta yürümeye bıraktı.

Ich laufe schneller als Inge.

Inge'den daha hızlı koşuyorum.

Sami lief zum Badezimmer.

Sami banyoya koştu.

Was läuft falsch?

Sorun ne?

Die Mission läuft wie geplant.

Misyon planlandığı gibi yürüyor.

Synonyme

brin­gen:

getirmek

ent­wi­ckeln:

geliştirmek

flie­gen:

kovulmak

uçmak

ge­hen:

çalışmak

devam etmek

gitmek

işlemek

ispat etmek

kanıtlamak

satmak

tolerans göstermek

yetişmek

he­r­um­lau­fen:

dolaşmak

gezmek

ja­gen:

avlamak

avlanmak

kom­men:

gelmek

ma­chen:

yapmak

schie­ßen:

ateş etmek

sen­den:

göndermek

tun:

yapmak

voll­zie­hen:

gerçekleştirmek

yerine getirmek

wan­dern:

treking

zei­gen:

göstermek

zie­hen:

çekmek

demlenmek

Antonyme

ste­hen:

bulunmak

durmak

kalmak

olmak

uymak

Türkische Beispielsätze

• Ken hızlı koşmak zorundadır.

• Hey sen ! Havuz başında koşmak yok !