Was heißt »drei« auf Türkisch?

Die Numerale »drei« (ver­altet: drey) lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:

  • üç

Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen

Maria hat sechs Kinder: drei Jungs und drei Mädchen.

Mary'nin altı çocuğu var, üçü erkek ve üçü kız.

In drei Minuten Erinnerungen von drei Jahren zu wecken, das schafft nur Musik.

Üç dakikada üç yıla ait anıları uyandırmak, bu sadece müziğin yapabileceğidir.

Eins, zwei, drei, vier, fünf, sechs, sieben, acht, neun, zehn.

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.

Meine Tante hat drei Kinder.

Halamın üç çocuğu var.

Das war vor drei Tagen.

Üç gün önceydi.

Er hat drei Brüder.

Onun üç tane erkek kardeşi var.

Du hast drei Autos.

Senin üç araban var.

Aller guten Dinge sind drei.

Allah'ın hakkı üçtür.

Ich habe drei Hunde: einer ist männlich, und die anderen sind weiblich.

Üç tane köpeğim var; birisi erkek, diğerleri dişi.

Ich habe zwei Brüder und drei Schwestern.

İki erkek kardeşim ve üç kız kardeşim var.

Meine Tante hatte drei Kinder.

Teyzemin üç çocuğu vardı.

Ich gab jedem von ihnen drei Bleistifte.

Onlardan her birine üç kurşun kalem verdim.

Jetzt haben sie drei Kinder.

Artık üç çocukları var.

Ich bin drei Jahre jünger als du.

Senden üç yaş daha gencim.

Tom hat vergangene Nacht nur drei Stunden geschlafen.

Dün gece Tom sadece üç saat uyudu.

Ich und drei meiner Freunde wurden in die Bar hereingelassen.

Benim dışımda, üç arkadaşım bara kabul edildi.

Tom ist drei Jahre älter als Mary.

Tom Mary'den üç yaş daha büyüktür.

Die Waldfläche war in drei Sektoren unterteilt.

Orman alanı üç sektöre ayrıldı.

Teile den Kuchen unter euch drei!

Pastayı aramızda üçe böl.

Tom und drei seiner Freunde gingen zum Picknick.

Tom ve arkadaşlarının üçü pikniğe gitti.

Tom ist vor drei Jahren gestorben.

Tom üç yıl önce öldü.

Tom hat drei Söhne.

Tom'un üç oğlu var.

Tom hat drei Nichten.

Tom'un üç kız yeğeni var.

Tom hat drei Kinder.

Tom'un üç çocuğu var.

Sie begannen alle drei zu lachen.

Üçü birden gülmeye başladılar.

Manchmal bleibe ich drei Stunden lang in Tatoeba.

Bazen Tatoeba'da üç saat kalıyorum.

In den Vereinigten Staaten entspricht ein Esslöffel drei Teelöffeln.

Amerika Birleşik Devletleri'nde bir yemek kaşığı üç çay kaşığına eşdeğerdir.

Tom hat drei Schwestern.

Tom'un üç kız kardeşi var.

Es gibt drei Schlafzimmer, eine Küche, ein Esszimmer, ein Wohnzimmer und ein Badezimmer.

Üç yatak odası, bir mutfak, bir yemek odası, bir oturma odası ve bir banyosu var.

Tom hat drei Französischwörterbücher.

Tom'un üç Fransızca sözlüğü var.

Du hast drei Sekunden, um eine Entscheidung zu treffen.

Seçimini yapmak için üç saniyen var.

Sie haben drei Sekunden, um sich zu entscheiden.

Seçiminizi yapmak için üç saniyeniz var.

Wir sind drei Stunden von der Grenze entfernt.

Biz sınırdan üç saat uzaklıktayız.

Die Sektoren waren zwölf Kilometer lang und an der breitesten Stelle maßen sie drei Kilometer.

Sektörler on iki kilometre uzunluğunda ve en geniş noktalarında üç kilometreydi.

Ich spreche drei Sprachen.

Üç dil konuşurum.

Ich habe drei Jahre in Boston gearbeitet.

Üç yıl Boston'da çalıştım.

Ich habe eine Frau und drei Kinder.

Bir karım ve üç çocuğum var.

Wir haben drei Kinder.

Üç çocuğumuz var.

Bizim üç çocuğumuz var.

Ich habe bereits drei Stunden gearbeitet.

Önceden üç saat çalıştım.

Ich weiß nicht, wie lange Tom in Boston gelebt hat, aber es waren mindestens drei Jahre.

Tom'un Boston'da ne kadar yaşadığını bilmiyorum ama en az üç yıldı.

Tom hat drei Fehler gemacht.

Tom üç hata yaptı.

Ich habe drei Brüder.

Üç erkek kardeşim var.

Ihr drei werdet euch immer an mich erinnern.

Siz üçünüz beni hep hatırlayacaksınız.

Die drei Männer lachten.

Üç adam güldü.

Ich habe jedem Kind drei Bonbons gegeben.

Her çocuğa üç bonbon şekeri verdim.

Der Hund griff uns drei an.

Köpek üçümüze saldırdı.

Du bist drei Jahre jünger als Tom.

Sen Tom'dan üç yaş daha küçüksün.

Tom und Maria hatten drei Kinder.

Tom ve Mary'nin üç çocuğu vardı.

Tom hat nur drei Fehler gemacht.

Tom sadece üç tane hata yaptı.

Tom hat drei Söhne und eine Tochter.

Tom'un üç oğlu ve bir kızı var.

Tom zündete drei Kerzen an.

Tom üç mum yaktı.

Das war vor drei Jahren.

O, üç yıl önceydi.

Tom ist schon seit drei Jahren hier.

Tom üç yıldır burada.

In der Türkei wurden drei römische Sarkophage entdeckt.

Türkiye'de Roma döneminden kalma üç lahit bulundu.

Heute habe ich drei Stunden gebraucht, hierherzukommen.

Bugün buraya gelmek benim için üç saat sürdü.

Vertraue dem Menschen, der drei Dinge an dir bemerkt: den Kummer hinter deinem Lächeln, die Liebe hinter deinem Zorn und den Grund deines Schweigens.

Sende üç şeyi fark eden insana güven: gülümsemenin ardında sakladığın acıyı, öfkenin ardındaki sevgiyi, suskunluğunun ardındaki sebebi.

Das Leben lehrte mich drei Worte: Das Leben geht weiter.

Hayat bana şu üç kelimeyi öğretti: Hayat devam ediyor.

Tom ist schon seit drei Jahren in Australien.

Tom üç yıldır Avustralya'da.

Ich habe heute drei Dinge getan.

Bugün üç şey yaptın.

Bugün üç şey yaptım.

Ich bin wirklich nicht süchtig. Jeder Mensch trinkt täglich drei Liter Kaffee.

Ben gerçekten bağımlı değilim. Her insan günde üç litre kahve içer.

Der Wald brennt seit drei Tagen.

Orman üç gündür yanıyor.

Ich habe drei Katzen.

Üç kedim var.

Gib mir noch drei Äpfel!

Bana üç elma daha ver!

Ich wünsche allen ein frohes Ramadanfest! Genießt die drei Festtage im Kreise eurer Familien und Freunde.

Hepinizin Ramazan bayramını kutlarım. Aileleriniz ve eş dostunuz ile birlikte bu üç günü keyifle geçirmeniz dileğimle.

Tom lebt mit seiner Frau und seinen drei Kindern in Australien.

Tom, eşi ve üç çocuğuyla Avustralya'da yaşıyor.

Ich habe mehr als drei Viertel meines Sommerurlaubs mit Reisen verbracht.

Yaz tatillerimin dörtte üçünden fazlasını seyahat ederek geçirdim.

Tom war drei Tage nicht da.

Tom üç gündür uzakta.

Tom trinkt drei Tassen Kaffee am Tag.

Tom günde üç fincan kahve içer.

Du hast drei Sekunden.

Üç saniyen var.

Tom wohnt schon seit drei Jahren hier.

Tom üç yıldır burada yaşıyor.

Tom war drei Jahre lang mein Nachbar.

Tom üç yıl komşumdu.

Auf der „Titanic“ gab es 762 Kabinen, die in drei Klassen unterteilt waren.

"Titanic"te üç sınıfa ayrılmış 762 kamara vardı.

Tom hat drei von fünf Prüfungen bestanden. Bei zweien ist er durchgerasselt.

Tom, beş sınavdan üçünü verebildi. İkisinden kaldı.

Ich habe drei Autos.

Üç tane arabam var.

Ich habe drei Brüder und vier Schwestern.

Benim üç erkek kardeşim ve dört kız kardeşim var.

Benim üç erkek ve dört kız kardeşim var.

Üç erkek, dört de kız kardeşim var.

Sie liegt schon seit drei Tagen im Krankenhaus.

Üç gündür hastanede yatıyor.

Tom hat drei Tage im Krankenhaus verbracht.

Tom hastanede üç gün geçirdi.

Die Polizei führte in drei Häusern eine Razzia durch.

Polis üç eve baskın düzenledi.

Danach weinte sie drei Tage lang.

Ondan sonra, o üç gün ağladı.

Er hat drei Kühe.

Onun üç ineği var.

Der Bus wird in drei Minuten abfahren.

Otobüs üç dakika içinde hareket edecek.

Der Paraguayer erzielte drei Tore.

Paraguaylı üç gol attı.

Drei übersetzt in weiteren Sprachen:

Quellen:
  1. [Übersetzungen] Wiktionary-Autoren: drei. In: Wiktionary – Das freie Wörterbuch, 2023, [online] de.wiktionary.org, CC BY-SA 3.0
  2. [Beispielübersetzungen] User-generated content: Satz Nr. 4685266, 6850650, 927, 138818, 340880, 344477, 361032, 604735, 621566, 781854, 884571, 912346, 918734, 927979, 1066850, 1156906, 1323715, 1431249, 1587329, 1734648, 1819174, 1944580, 1944585, 1944595, 2095184, 2130707, 2619539, 2639229, 2639234, 2687203, 2754267, 2754269, 2793482, 2860898, 3184594, 3519516, 3817857, 3817859, 3844512, 4056939, 4245247, 4329552, 4426157, 4885946, 5009479, 5166026, 5214534, 5233757, 5243215, 5316107, 5775154, 5797760, 5955697, 5998215, 6056927, 6393545, 6401309, 6401323, 6449765, 6620895, 6776872, 6813605, 6831474, 6946329, 7158495, 7786857, 7833809, 8108787, 8128043, 8183814, 8191837, 8362996, 8397797, 8406364, 8746219, 9579190, 9613968, 9787782, 9860281, 9985795, 10033779 & 11557356. In: tatoeba.org, CC BY 2.0 FR