Das Substantiv »Stunde« lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:
saat
zaman
Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen
Dahin zu gehen, wird eine Stunde dauern.
Oraya gitmek bir saat sürer.
Ich habe mehrere Stunden gebraucht, um es zu schreiben.
Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
Je mehr Stunden ich arbeite, desto geringer ist mein Nettostundenlohn.
Ne kadar daha fazla saat çalışırsam, saatlik ücretim o kadar azalıyor.
Tom hat vergangene Nacht nur drei Stunden geschlafen.
Dün gece Tom sadece üç saat uyudu.
Ich habe nur zwei Stunden geschlafen.
Ben sadece iki saat uyudum.
Ich treibe jeden Tag eine Stunde Sport.
Her gün bir saat spor yaparım.
Ich schlief neun Stunden.
Ben dokuz saat uyudum.
Der Lehrer sprach zwei Stunden lang am Stück.
Öğretmen iki saat boyunca konuşmaya devam etti.
Sie schlief ein paar Stunden.
Birkaç saat uyudu.
Es kostet ihn zwei Stunden, die Arbeit zu beenden.
İşi bitirmek onun iki saatini alır.
Bitte kommen Sie wenigstens eine Stunde vor Abreise zur Abfertigung.
Lütfen yola çıkmadan en az bir saat önce işlemler için burada olunuz.
Lütfen işlemler için yolculuktan en az bir saat önce geliniz.
Tom wartete länger als eine Stunde.
Tom bir saatten daha fazla bekledi.
Manchmal bleibe ich drei Stunden lang in Tatoeba.
Bazen Tatoeba'da üç saat kalıyorum.
Sie hat mich gestern Nacht zu später Stunde angerufen.
Dün gece çok geç saatlerde beni aradı.
Ich habe diesen Satz vor etwa einer Stunde auf der Straße gehört.
Bu cümleyi yaklaşık bir saat önce sokakta duydum.
Die Lampe leuchtet schon viele Stunden lang.
Lamba saatlerdir yanıyor.
Wir sind drei Stunden von der Grenze entfernt.
Biz sınırdan üç saat uzaklıktayız.
Ich habe bereits drei Stunden gearbeitet.
Önceden üç saat çalıştım.
Ich habe noch etwa eine Stunde Zeit bis zu meiner nächsten Verabredung.
Bir sonraki randevumdan önce hâlâ yaklaşık bir saatim var.
Bitte räumen Sie das Zimmer innerhalb von zwei Stunden.
Odayı iki saat içinde boşaltın.
Wie viele Stunden verbringst du am Tag im Büro?
Bir günde kaç saati ofisinde geçirirsin?
Wie viele Stunden in der Woche arbeiten Sie?
Haftada kaç saat çalışıyorsunuz?
Ich arbeite 45 Stunden in der Woche.
Haftada kırk beş saat çalışıyorum.
Der Bus wurde eine Stunde durch den Unfall aufgehalten.
Otobüs kazadan dolayı bir saat ertelendi.
Zwischen Frankreich und der Türkei besteht eine Zeitverschiebung von einer Stunde.
Fransa ve Türkiye arasında bir saat fark var.
Ich denke einmal am Tag an dich, und dieser Gedanke dauert 24 Stunden lang.
Seni günde bir defa düşünüyorum ve bu 24 saatimi alıyor.
Wahrscheinlich bin ich in zwei Stunden dort.
Muhtemelen iki saate orada olurum.
Heute habe ich drei Stunden gebraucht, hierherzukommen.
Bugün buraya gelmek benim için üç saat sürdü.
Wenn ich nur 5 Minuten deine Stimme höre, bin ich anschließend 23 Stunden und 55 Minuten glücklich.
Sadece 5 dakika sesini duyarsam, sonrasında 23 saat 55 dakika mutluyum.
Ich vermisse dich jeden Tag. Ich brauche dich jede Stunde. Ich fühle dich jede Minute. Ich will dich jede Sekunde. Ich liebe dich für immer.
Seni her gün özlüyorum. Sana her saat ihtiyacım var. Seni her dakika hissediyorum. Seni her saniye istiyorum. Seni sonsuza kadar seviyorum.
Denkt nicht, ich würde zu dieser Stunde aufstehen oder turnen. Nein, nein. Ich versuche nur gerade, eine gemütliche Schlafstellung zu finden. Gute Nacht!
Sanmayın ki bu saatte kalkıyorum ya da jimnastik yapıyorum. Yok, yok. Ben sadece uyumak için yerleşmeye uğraşıyorum. İyi geceler.
Als er am Bahnhof ankam, war der Zug bereits seit fast einer halben Stunde weg.
O, istasyona vardığında tren neredeyse yarım saat önce kalkmıştı.
Wir haben nur ein paar Stunden.
Sadece birkaç saatimiz var.
Bizim sadece birkaç saatimiz var.
Baseball-Spiele dauern gewöhnlich 2,5-3 Stunden.
Beyzbol maçları genelde 2,5-3 saat sürüyor.
Ich bitte um Entschuldigung, dass ich Sie zu dieser Stunde mit einem Anruf belästige.
Bu saatte arayıp rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Tom schlief fast 14 Stunden.
Tom neredeyse 14 saat uyudu.
Türkische Beispielsätze
Seninkine benzeyen bir saat istiyor.
Uzun zaman önce burada bir köprü vardı.
Seni her zaman seveceğim.
Hata ne zaman meydana geldi?
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
Çoğu zaman televizyon izler.
Affedersiniz, saat kaç?
Onun ne zaman geleceğini bilmiyorum.
Tom Mary'nin Boston'dan ne zaman ayrılacağını bilmiyor.
Her zaman sağlıklı olmanızın nedeni odur.
Ne zaman gitsem, köpeğim beni izler.
Tom her zaman Fuji Dağı'na çıkmak istemişti fakat şimdiye kadar, bunu yapmak için zaman bulamamıştı.
O tamamen zaman kaybı.
Bu saat için en az 1,000 dolar ödemek zorunda kaldım.