Was heißt »wirklich« auf Türkisch?
Das Adjektiv »wirklich« lässt sich wie folgt von Deutsch auf Türkisch übersetzen:
- gerçek
Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen
Das ist wirklich ein Problem.
Bu ciddi bir sorundur.
Am Dienstag war es wirklich kalt.
Salı günü hava cidden soğuktu.
Es ist wirklich sehr kalt.
Gerçekten çok soğuk.
Liebst du mich wirklich?
Beni gerçekten seviyor musun?
Ich bewundere sie wirklich.
Gerçekten ona hayranım.
Sie sieht wirklich hübsch aus.
O, gerçekten güzel görünüyor.
Er ist wirklich nicht blöd.
Gerçekte aptal değildir.
Das ist wirklich sehr lecker.
Bu gerçekten lezzetli.
Ich war wirklich jung, als ich dich traf.
Seninle tanıştığımda çok gençtim.
Ich habe dich nie kochen sehen. Kannst du wirklich kochen?
Senin hiç yemek yaptığını görmedim. Gerçekten yapabiliyor musun?
Das ist wirklich eine ganz leckere Suppe, nicht wahr?
Bu gerçekten çok lezzetli bir çorba, öyle değil mi?
Wer wirklich Autorität hat, wird sich nicht scheuen, Fehler zuzugeben.
Önemli bir otoriteye sahip olan, hatalarını kabul etmekten korkmayacak.
Das ist eine wirklich großartige Idee.
O, gerçekten harika bir fikir.
Dieser Satz ist wirklich bizarr.
Bu cümle gerçekten tuhaf.
Dieser Pool sieht wirklich einladend aus.
O havuz gerçekten davetkar görünüyor.
Willst du das wirklich wissen?
Gerçekten bilmek istiyor musun?
Wollen Sie das wirklich wissen?
Bunu gerçekten bilmek istiyor musunuz?
Es war schön, mit Ihnen zu reden, aber ich muss jetzt wirklich gehen.
Sizinle konuşmak güzeldi ama şimdi gerçekten gitmem gerekiyor.
Ich vermisse meinen Mann wirklich.
Kocamı gerçekten özlüyorum.
Das ist wirklich ärgerlich.
O gerçekten sinir bozucu.
Das ist wirklich wundervoll!
O gerçekten harika.
Es ist wirklich eine ziemlich gute Geschichte.
O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.
Willst du wirklich gewinnen?
Gerçekten kazanmak istiyor musun?
Das ist wirklich traurig.
O gerçekten üzücü.
Maria ist ein wirklich intelligentes Kind.
Mary gerçekten zeki bir çocuk.
„Glauben Sie wirklich, dieses Ding funktioniert?“ – „Ja, allerdings“
''Gerçekten bu şeyin çalıştığını düşünüyor musunuz?'' ''Evet, kesinlikle.''
Will Tom wirklich, dass ich gehe?
Tom gerçekten gitmemi istiyor mu?
Glaubst du wirklich, dass ich diese Operation erfolgreich werde ausführen können?
Sen gerçekten bu operasyonu başarabileceğime inanıyor musun?
Tom will wirklich helfen.
Tom gerçekten yardım etmek istiyor.
Das ist wirklich nicht gerecht.
Bu gerçekten hiç adil değil.
Willst du wirklich ewig leben?
Gerçekten sonsuza kadar yaşamak istiyor musun?
Das Einzige, was ich wirklich will, ist, allein gelassen zu werden.
Gerçekten bütün istediğim yalnız bırakılmak.
Lebst du wirklich allein?
Gerçekten yalnız mı yaşıyorsun?
Tom war wirklich verärgert.
Tom gerçekten kızgındı.
Es war wirklich nervig.
Bu gerçekten sinir bozucuydu.
Es ist wirklich sehr ärgerlich.
Bu gerçekten çok sinir bozucu.
Es ist wirklich langweilig.
Bu gerçekten can sıkıcı.
Bist du wirklich krank?
Gerçekten hasta mısın?
Tom ist wirklich ein guter Arbeiter.
Tom gerçekten iyi bir işçi.
Sag ihm, was wirklich passiert ist!
Ona gerçekten ne olduğunu söyle.
Gerçekten ne olduğunu ona söyle !
Mein Vater lässt sich für Ihre Hilfe wirklich sehr bedanken.
Babam, yardımlarınız için gerçekten çok teşekkür ediyor.
Wird sie heute Nacht wirklich nicht heimkommen?
Gerçekten bu gece eve gelmeyecek mi?
Und wenn er wirklich krank ist?
Ya gerçekten hastaysa?
Gehst du wirklich kommendes Wochenende nach Boston?
Gerçekten önümüzdeki hafta sonu Boston'a gidiyor musun?
Wir hatten eine Menge Ideen, aber keine davon war wirklich gut.
Hiçbiri işe yaramayan pek çok fikrimiz vardı.
Möchtest du wirklich, dass Tom das für dich macht?
Tom'un bunu senin için yapmasını gerçekten istiyor musun?
Du möchtest das nicht wirklich tun, oder?
Bunu gerçekten yapmak istemiyorsun, değil mi?
Mensch, du stellst wirklich viele Fragen!
Amma da çok soru soruyorsun, ha!
Genau genommen leben nur wenige Menschen wirklich in der Gegenwart, die meisten haben nur vor, einmal richtig zu leben.
Aslında çok az insan gerçekten anı yaşar, pek çoğu en iyi şekilde yaşamak için hep plan yapar.
Bin ich wirklich krank?
Gerçekten hasta mıyım?
Meistens reichen völlig einfache Worte, um das wirklich Wichtige auszudrücken!
Bazen çok basit sözcükler, gerçekten önemli olanı ifade etmek için yeterli geliyor.
Hast du wirklich alles aufgegessen?
Gerçekten her şeyi yedin mi?
Das ist kein Wunschtraum. Wenn du wirklich daran glaubst, gibt es nichts, was du nicht schaffen könntest.
Bu bir hayal değil. Eğer gerçekten inanıyorsan başaramayacağın hiçbir şey yok.
Ich brauche wirklich eine Arbeit.
Gerçekten bir işe ihtiyacım var.
Je tiefer ich in deine Augen schaue, umso mehr bemerke ich, wie schön das Leben wirklich ist.
Gözlerine daha derin baktığımda, hayatın çok güzel olduğunu daha iyi anlıyorum.
Ich habe wirklich schlechte Augen.
Gerçekten kötü gözlerim var.
Ich habe es wirklich vergessen.
Gerçekten unutmuştum.
Bist du wirklich ein Ausländer?
Sen gerçekten bir yabancı mısın?
Bist du wirklich ein Außerirdischer?
Sen gerçekten bir uzaylı mısın?
Wir haben wirklich langsam angefangen.
Gerçekten yavaş başladık.
Alle waren wirklich wunderbar.
Herkes gerçekten harikaydı.
Im Moment fühle ich mich wirklich großartig.
Şu an gerçekten harika hissediyorum.
Das klingt wirklich interessant!
Bu gerçekten kulağa enterasan geliyor.
Ich möchte wirklich eine Tasse Kaffee.
Gerçekten bir fincan kahve istiyorum.
Willst du Tom wirklich helfen?
Tom'a gerçekten yardım etmek istiyor musun?
Ich bin wirklich nicht süchtig. Jeder Mensch trinkt täglich drei Liter Kaffee.
Ben gerçekten bağımlı değilim. Her insan günde üç litre kahve içer.
Wenn du wirklich denkst, die Wirtschaft sei wichtiger als der Umweltschutz, dann versuche mal, den Atem anzuhalten, während du dein Geld zählst.
Gerçekten ekonomin doğayı, çevreyi korumaktan daha önemli olduğunu düşünüyorsan, o zaman paranı sayarken nefesini tutmayı bir dene bakalım.
Wer trotz deiner Fehler bei dir bleibt, der liebt dich wirklich.
Birisi yaptığın hataya rağmen yanında kalıyorsa, iste o kişi gerçekten sevendir.
Wenn man überlegt, was wirklich wichtig ist, welche Bedeutung haben schon Raum und Zeit? Es braucht nur bedingungslose Liebe, damit deine Seele Frieden findet!
Neyin gerçekten önemli olduğu düşünüldüğünde yer ve zamanın ne anlamı var? Ruhunun huzur bulması için, sadece koşulsuz sevgiye ihtiyaç var!
Ich freue mich wirklich sehr für dich.
Senin için gerçekten mutluyum.
Hat Tom wirklich eine Freundin?
Tom'un gerçekten bir kız arkadaşı var mı?
Glaubst du wirklich, dass Tom dort sein wird?
Gerçekten Tom'un orada olacağını düşünüyor musun?
„Habe ich das wirklich getan?“ – „Weißt du das denn nicht mehr?“
"Ben gerçekten bunu yaptım mı?" "Hatırlamıyor musun?"
Wenn du wirklich gehen willst, dann nimm meine Liebe mit! Ich brauche sie nicht mehr.
Eğer gerçekten gitmek istiyorsan, sevgimi yanına al! Artık ona ihtiyacım yok.
Je tiefer ich in deine Augen schaue, umso mehr merke ich, wie schön das Leben wirklich ist.
Gözlerine ne kadar derin baksam bir o kadar hayatın ne denli güzel olduğunu anlıyorum.
Du weißt wirklich nicht, wer das ist, oder?
Onun kim olduğunu gerçekten bilmiyorsun değil mi?
Müssen wir das wirklich tun?
Gerçekten onu yapmak zorunda mıyız?
Was man einmal wirklich geliebt hat, wird man für immer lieben.
Eğer bir şeyi gerçekten sevdiysen, onu sonsuza dek seversin.
Wen man einmal wirklich geliebt hat, wird man für immer lieben.
Eğer birini gerçekten sevdiysen, onu sonsuza dek seveceksin.
Ich kann nicht glauben, dass du wirklich in mich verliebt bist.
Gerçekten bana aşık olduğuna inanamıyorum.
„Schau mal, Mama, da drüben sitzt Tom.“ – „Psst! Das darf man nicht sagen!“ – „Aber er heißt doch wirklich so.“ – „Eh, aber sei still und blamier mich nicht, Anton! “ – „Tom! Tom Tomate!“
"Anne bak, şurada oturan Tom." "Şşt! Öyle söyleyemezsin!" "Ama onun adı bu." "Eh, sessiz ol ve beni utandırma Anton!" "Tom, Tom, çilli bom!"
Ich müsste wirklich in mein Büro zurück!
Gerçekten ofisime dönmem icap ediyor.
Gerçekten ofisime dönmem gerekiyor.
Wen kümmert das wirklich?
Peki gerçekten kimin uğrunda?
Wir sind wirklich verrückt.
Gerçekten deliyiz.
Muss man das wirklich unbedingt machen?
Bunu yapmak gerçekten şart mı?
Ist das wirklich so?
Gerçekten öyle mi?
Was für ein Ort ist Boston wirklich?
Boston gerçekten nasıl bir yer.
Wir wollen Tom wirklich helfen.
Gerçekten Tom'a yardım etmek istiyoruz.
Was Putin wirklich will, ist Respekt auf Augenhöhe.
Putin'in gerçekten istediği şey eşit muameleye dayalı bir saygı.
Das Ideal ist letztlich ein Ziel, das immer angestrebt, aber nie wirklich erreicht werden muss.
Nihayetinde ideal, her zaman için çaba gösterilmesi gereken, ancak asla gerçekten ulaşılamayan bir hedeftir.
Synonyme
Antonyme
- irreal:
- gerçek dışı
Türkische Beispielsätze
Korkarım gerçek büyücü olmak, sivri şapka takmaktan daha fazlasını gerektiriyor.
Pilsen'deyken gerçek bir pils birasi içtim.
Sen benim gerçek annem değilsin.
Asıl zengin, gerçek bir dostu olandır.
Bu gerçek deri mi?
Acı bir gerçek: Dünya hassas ve iyi kalpli insanlara göre zor bir yerdir.
Sadece sıkıcı kadınların düzenli evleri vardır! Kim öyle söylerse söylesin, gerçek değil. Ben kesinlikle sıkıcı değilim ama evim yine de oldukça düzenlidir. Neredeyse her zaman!
İlk aşk tek gerçek aşktır ve asla unutulmaz.
Bu gerçek bir ekip çalışmasıdır.
Bu gerçek olamayacak kadar güzel.
Acı bir gerçek ama "Dünya hassas kalpler için cehennemdir."
Tom gerçek bir savaşçıdır.
1000 Kaltak, ama hiçbirisi gerçek kadın değil.
Bu elmas gerçek değil.
Bu gerçek neden.
Platon bir arkadaştır, ama gerçek daha büyük bir arkadaştır.
Söylediğim her şey yalan. Ki bu gerçek.
Rüya gerçek oluyordu.
Cumartesi gerçek olsaydı.
Bu gerçek olamaz.