Was heißt »krie­gen« auf Türkisch?

Deutsch/Türkische Beispielübersetzungen

„Frag doch mal Tom!“ – „Glaubst du, von dem kriege ich eine vernünftige Antwort?“ – „Ja, das glaube ich durchaus.“

"Sadece Tom'a sorun!" - "Ondan makul bir yanıt alacağımı düşünüyor musun?" - "Evet, kesinlikle öyle düşünüyorum."

Wenn Maria es herausfindet, wird sie einen Anfall kriegen.

Eğer Maria bunu öğrenirse kriz geçirecektir.

Wenn du nicht brav bist, kriegst du eine Ohrfeige!

Uslu durmazsan beş kardeş geliyor!

Tom hat das, was ich wollte, nicht gekriegt.

Tom benim istediğim şeyi elde edemedi.

Du wirst was Tolles von mir kriegen.

Sana çok güzel bir kıyak yapacağım.

In Polen ist eine „6“ die beste Note, die man in der Schule kriegen kann.

Polonya'da, okulda alabileceğiniz en iyi not "6"dır.

Synonyme

be­zie­hen:

taşınmak

er­hal­ten:

erişmek

fan­gen:

hapsetmek

fas­sen:

kavramak

sıkıca tutmak

fin­den:

bulmak

schnap­pen:

kapmak

Antonyme

ver­schen­ken:

hediye etmek

Türkische Beispielsätze

• Bu hafta sonu bir araba almak zorundayım.

• ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.

• Onu almak için yeterli parası var.

• Satın almak istediğim odur.

• O tam olarak almak istediğim şey.

• Babam kartpostal almak için dışarı gitti.

• Kitap satın almak istiyorsunuz.

• Bunu da almak zorundasın!

• Yeni bir bilgisayar almak istiyorum.

• Tom'un bir ev almak için yeterli parası yok.

• Tom benden tekrar ödünç para almak istiyor.

• O bir sürücü belgesi almak için çok genç.

• Arabadan bir şey almak zorundaydım.

• Neden onu Tom için satın almak istiyorsun?

• Memnuniyetle detaylı bilgi almak isterim.

• Tom, Mary'nin ne satın almak istediğini biliyordu.

• Ben eşyalarımı almak istiyorum.

• Bir ev almak istiyorum.

• O benzin almak zorunda.

• Tom'a ne almak istediğimi zaten söyledim